Bekri Mustafalar her yerde!

Birçok yöremizin, özellikle de Karadeniz bölgesinin fıkraları ve kahramanları vardır. “Karadenizlinin biri” ya da” Bizim Temel” diye başlayan birçok fıkra anlatılır. Fıkra anlatımında genelde nüktedanlık hakimdir. Ders vermek amaçlı olduğundan bizim kültürümüzün temel taşlarından biridir fıkra.

Fıkrada ince bir nükte vardır. Birine bir ders vermek nasihat etmek istendiği zaman genelde büyükler mutlaka fıkra anlatımını seçerler. Aslında fıkrada alay olduğu zannedilir ama asıl nükte, karşıyı kırmadan, incitmeden mesaj vermektir.

Fıkra anlatımında, karşıdakilere geçmişten örnek veriyormuş, fıkra anlatıyormuş zannını verip ikinci ya da diğer şahıslara edeple bir şeyler öğretme sanatı gizlidir.

Hatası olan bir adama “sende şu kusur var” ya da “sen şöyle bir hata işliyorsun” deyince kolay kolay kabul etmez. Nefis, kendine direk bir söz söylendiği zaman onu kolay kolay kabul etmek istemez.

Fıkrada anlatım şekli “falan tarihte bir adam varmış” “bizim temel bir gün falan yere gitmiş” gibi sözlerle başlayıp kısa ve öz bir anlatım içinde zenginlik ve derinlik içeren sözler serpiştirilerek dolaylı yoldan yapılan nasihattir.

Fıkra kahramanlarının çoğu hayalidir, ya da söylenmek istenen söz, nüktedanlığıyla ünlü birine atfedilir. “Nasrettin Hoca bir gün” diye başlayan fıkralar kendisine mal edilse bile birçoğunun olay kahramanı kendisi değildir. Ama nüktedanlığı bilinen biri olduğu için Ona mal edilerek gülmek fiilini katarak karşıya bir şeyler öğretilir.

Fıkralar dini içerikli, sosyal içerikli, müstehcen içerikli olarak farklılık arz eder. Türü ne olursa olsun mutlaka ders veren bir yönü vardır.

Bir örnek verelim:

4. Murat zamanında nüktedanlığı, hazırcevaplığı ve aynı zamanda ayyaşlığıyla ünlü Bekri Mustafa, bir caminin önünden geçmektedir. O sırada musallada bir tabut vardır, fakat namazı kıldıracak imam ortalarda yoktur. Cemaat hocayı beklerken başında kavuğu, sırtında cübbesiyle oradan geçen Bekri Mustafa’yı görürler. Bekri Mustafa’yı Hoca zannederek namazı kıldırmasını söylerler. “Ben Hoca değilim” dese de dinlemezler, zorla öne geçirirler. Bekri Mustafa namazı kıldırdıktan sonra tabuta eğilir. Ölünün kulağına bir şeyler fısıldar. Cemaat ölüye ne söylediğini merak ederek sorar: “Hocam ölünün kulağına ne söyledin” biz de bilelim derler.

Bekri Mustafa derki: “Öbür dünyaya gittiğinde orada, bu dünyanın halini sana sorarlarsa, Bekri Mustafa imam oldu dersin. Onlar durumu anlar” dedim.

Nüktedanlığın hâkim olduğu bir yolla anlatılan bu fıkrada; dünyanın ne kadar kokuşmuş, değerlerin ne kadar ayaklar altına alınmış ve işlerin ne kadar ehlinden çıktığı anlatılmak istenmiştir. 4. Murat zamanında yaşadığı söylenen Bekri Mustafa karakteriyle her çağda işin ehlinden çıkış ve oluşan düzensizlikler anlatılmaya çalışılır.

Buradan yola çıkarak: Gece gündüz sarhoş gezen dinden ibadetten alakası olmayan birinin cenaze namazı kıldırması kadar abes bir durum ancak “Bekri Mustafa imam olmuş” ifadesiyle alaysı bir tavır sergileyerek anlatılır.

Birkaç koyunu dahi gütmekten aciz insanların idareci konumuna getirildiği,

Tarihe şan koymuş gittiği her yere medeniyet götürmüş, çağlara mührünü vurmuş bir milletin yönetiminin, önünü görmekten aciz kişileri teslim edildiği,

Topluma, kırmadan dökmeden ancak sarhoş “Bekri Mustafa imam olmuş” tabiriyle anlatılır.

Bakınız etrafınıza, her yerin Bekri Mustafa karakteriyle dolduğunu görürsünüz.

Ekonomik ve sosyal sorunları çözmek istiyorsanız, tabutun başından sarhoş Bekri Mustafaları alıp; gerçek hoca “Prof. Dr. Haydar Baş’ı imam etmelisiniz. Aksi halde daha çok cenaze namazını kıldırmaya devam eder, bizim Bekri Mustafalar!

Uğur Kepekçi

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …