Namaz borcunun ödenmesi -1-

Madem Müslüman olduğumuzu iddia ediyoruz. O halde namazın edasının, kazasının, namaz borcunu ödemeden ölen kişinin namaz borcunun ödenmesinin yollarını sağlam kaynaklardan öğrenek zorundayız.

Kazaya kalan namazların hükmü hakkındaki yazı serimizde Prof. Dr. Haydar Baş’ın önemli bir tespitini paylaşmıştık. Tekrarında fayda var:

“İslâm ülkesinde bulunup da İslâm’ı kabul eden kimse, özürlü sayılmaz.  İslâm’ı kabul ettiği tarihten itibaren namazlarını kılmakla yükümlü olur. Çünkü İslam yurdunda cehalet bir özür sayılmaz. Herkes din görevlerini ehlinden sorup öğrenebilir.”

Yani “bilmiyordum” deyip bir kenara çekilip suçunu kabul etmemek bir mazeret olarak kabul edilmeyecektir.

Bu önemli konuyu da Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın Kuran ve Sünnet Işığında Büyük İslam İlmihali Namaz eserinden bilgilerle açıklığa kavuşturacağız.

Iskat-ı salah (namaz borcunu düşürme) kazaya kalmış beş vakit farz namazlarla vitir namazlarının bağışlanması umudu ile yapılan bir sadaka verme işlemine ıskat-ı salat denilmektedir.

Iskat-ı savm da ölünün üzerindeki oruç borçlarını düşürmek manasınadır. Ölünün üzerinde sağlığında mazereti sebebiyle tutamadığı oruç borçlarının düşürülmesi için fidye verilmesi hususunda hem ayet hem de hadis ile sabittir. Burada oruç için her bir güne karşılık bir yoksulu doyurmak suretiyle fidye verileceği açıklanmaktadır.

Namaz için fidyeden ne ayet ve ne de hadislerde bahis yoktur. Bu bakımdan namaza dayalı bir ıskat söz konusu değildir. Namaz için fidye vermeye dair açık bir delil ve icma yoktur. Bu usul delil ile sabit olan oruç fidyesine kıyas yolu ile de kabul edilmiş değildir. Bu bir ihtiyat işidir. Hanefi müctehitleri bunu güzel görmüşlerdir. Bunun kazaya kalmış namazlar yerine geçeceği kesin olarak ileri sürülemez. Ancak böyle bir fidye vasiyeti bir pişmanlık eseridir bir istiğfar alametidir.

Bunun varis tarafından bağış yolu ile yapılması da bir şefkat ve hayırseverlik olarak görülür.

Bir kimse hastalığı sırasında kazaya kalmış namazlarını düşürmek için fidye ve sadaka veremez. Çünkü bunları kaza etmesi ihtimali vardı. Vereceği bu fidye hiçbir zaman namaz yerine geçmez.

İma ile namaz kılamayan bir hasta bu hal üzere ölse bu hastalığın müddeti içinde kılamamış olduğu namazlar için vasiyet etmesi gerekmez. Çünkü bunları kaza etmekten sorumlu olacağı bir zamana ermemiştir, bunun için bu namazlar üzerine ödenmesi gereken bir borç olmamıştır. Bundan dolayı fidye verilmesi yoluna gidilmez.

(Prof. Dr. Haydar Baş / Kur’an ve Sünnet Işığında Büyük İslam ilmihali Namaz /sayfa 1123- 1126) (devam edecek)

Uğur Kepekçi

(sesli olarak dinlemek isteyenler aşağıdaki linkten faydalanabilir)

http://www.yenimesaj.com.tr/namaz-borcunun-dusurulmesi-1-H1345627.htm

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …