İdeal Türk genci nasıl olmalıdır?

İdeal terimi göreceli bir kavramdır. Ferdin bakış açısına, kültür yapısına, aldığı eğitime, göre değişir.

Ancak her konuda standart bir genel geçer ölçü olmasının gerekliliği de vazgeçilmez bir realitedir.

Sosyal hayatta yaşanan gerçekler, meselenin ne kadar önemli olduğunu yaşayarak fertlere öğretmektedir.

Öncelikle kişi kendi nefsi penceresinden olayı değerlendirip kendince ideal gördüğü fikirlerini savunur ve imkân bulduklarını da hayata geçirir. Neticesinde elde ettiği ferdi ve toplumsal fayda ve zarar hesabını görünce, bir yandan daha dikkatli davranmayı bir yandan da işin bir ölçü dahilinde ele alınmasının gereğini öğrenir.

Her konuda ölçünün olması gerektiği gibi her toplumun kendi fertlerinin milli ve dini bütünlüğünü sağlamanın o toplumun millet olma vasfını elde edebilmesi için gerek şart olduğu dünya kurulduktan bu yana çok acı örneklerle öğrenilmiştir.

Ders alabilen toplumlar, tarih sahnesinde yerini korumuş, milletinin birlik ve beraberliğini koruyarak daima yücelmenin ve yükselmenin yolunu bulmuş; ders alamayanlar da parçalanmış yok olmuştur.

Türk milleti tarihte küçüklü büyüklü devletler kurmuş, dini ve milli bütünlüğünü koruyabildiği dönemlerde yücelmiş, varabildikleri her yere medeniyet götürmüş, dini ve milli bütünlüğünü koruyamadığı zamanlarda da parçalanmış yok olmuştur.

Tarihte yaşanan bu acı gerçekler, ders alınmadığı taktirde tekerrür etmeye devam edeceğine göre, hangi çağda yaşarsak yaşayalım, millet olarak genel geçer ölçü olan dini ve milli bütünlüğümüzü mutlaka korumalıyız.

Devlet-millet, sivil-asker, kadın-erkek; her ferdin derdi, tasası milli ve dini bütünlüğün korunması fikrini taşımak ve yaşamak olmalıdır.

Dünyada 20. yüzyılın en büyük belası, virüslerin alası; küreselleşme hastalığı bulaştığı günden bu yana “büyük balık küçük balıkları yutar” felsefesiyle, paraya hükmeden zalimler, mazlumları köle olarak kullandığı bir yeni dünya düzeni oluşturdular.

İnsanlık öyle bir derde tutuldu ki zalim de mutsuz, mazlum da mutsuz bir hale geldi. Mazlum zulüm gördükçe inledi ah etti, öylece mutsuz oldu.

Zalim haksızlıkla elde ettiği güç sayesinde tatminsiz, maddede obur ve doyumsuz, ruhta aç sefil ve perişanlık çekerek mutsuz bir hayat sürmektedir.

Yüce Allah’ın ilahi beyanlarında “Zalime merhamet etmeyeceğini” defalarca beyan ettiğine göre, merhamet olunmayan bir hayatın kime ne faydası olur ki?

Zalimin keyfi, geçici bir zevk sonra da acı verici bir hayat ve sonunda cehennemde azap.

Bu sebeple dünyada insanların daha mutlu ve daha adil bir yönetime kavuşması için yüce Allah kitap ve peygamberlerle kullarına gerçek ölçüleri sunmuştur.

Kula düşen görev aslında kendi menfaatine uygun olan bu ölçülere uymaktır.

Uğur Kepekçi

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …