İnsan gönüldür gönül

Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın ideal Türk gencini tarif ederken “fundamentalist olmayacak dindar olacak” tespitini anlamaya çalışırken, İslam’ı şekilsel objelere hapsetmenin doğru olmadığının, işin aslının gönülde başlayıp gönülde bittiğini izaha devam edeceğiz.

İnsanoğlunun peşinde koştuğu her şey aslında onun sevdasıdır. Kişinin sevdası, çok ama çok önemlidir. Çünkü Onun gönül dünyasından başlayan, bir hayat boyu yaşantısına yön veren ve ahiret hayatındaki konumunu belirleyecek olan, onun sevdasıdır.

Bir insanın edindiği inanç ya da mesleğindeki derecesi, o kişinin anlama dercesine ve düşünce derinliğine bağlıdır. Bu sebeple fertten anlamadığı bir şeyin gereğini yerine getirmesi beklenemez. Okyanusu eline alamayacağına, kabına dolduramayacağına göre; okyanustan, kabının aldığı kadar istifade edebilecektir. Kabı geniş olan daha fazla istifade edebilecektir. Yani bir kişi, istifade etmek istediğinden, bilgide ve anlamadaki boyutuna göre faydalanabilecektir. Prof. Dr. Haydar Baş’ın “insan gönüldür gönül” tespitinin izahını burada anlamaya çalışmak lazımdır.

İnsan gönlü öyle bir umman, öyle bir kap ki aldıkça alan, doldukça dolan, ilahi bir sırdır. İşte onun için Prof. Dr. Haydar Baş’ın, insanı tarif ederken “insan gönüldür gönül” ifadesi bile herkesin gönül yapısına göre değişiklik arz edecektir.

İnsanın gönlü ne ile doluysa, onun değeri ve kudreti de onun kadardır.

Bu nükteyi anlayan kimse, gönlünü gereksiz şeylerle meşgul etmeyecek, gereksiz bilgiyle doldurmayacak ve gereksiz sevdalara dalmayacaktır…

Halk arasında sıkça düşülen bir hata vardır. Biri hatalı davranışlar sergiler, etrafını kırar döker. Hata yapan kişiyi tanıdığını iddia den birileri de güya onu savunmak maksadıyla “siz onun böyle yaptığına bakmayın, aslında altın gibi bir kalbi var.” Bu ifadeyle etraftaki kişiler belli bir süre için kanaatlerini değiştirseler de aslında en büyük yanılgı orada başlar. Çünkü gerçek, eninde sonunda onun davranışına yansıyarak ortaya çıkacaktır.

Kişiyi aslında ani davranışlar açığa verir. Düşünce devreye girmeden kalp kendini açığa verir. Çoğu zaman düşünce ya da ifade kalpteki duyguyu gizleyebilir. İkiyüzlülük denen şey de budur aslında…

Hazreti Mevlâna bunu ne güzel izah ediyor: “İçinde sirke bulunan kaptan bal taşmaz.” Mana adamı, gönüller sultanı Hz. Mevlâna, açık bir şekilde: “Yaşanan bir olay karşısında sergilediğiniz söz ve davranışınız aslında gönlünüzdeki çehrenizi ele verir. Gönlünde yerleşmiş olan gerçek kişiliğin, ahlakın, derecen neyse; O’sun sen” diyor.

Bir başka tespitinde yine buna benzer bilgiler veriyor Hazreti Mevlâna; “Can konağını aramadaysan, cansın; bir lokma ekmek arıyorsan, ekmeksin. Şu nükteyi biliyorsan, işi biliyorsun demektir: Neyi arıyorsan O’sun sen.”

Arayış duygusu, gönülde bir sır değil mi? İnsan, gönlünde taşıdığı arayışı, hasreti, söz ve davranışlarına yansır…

İnsanoğlunun yaptığı iş, görünüşten çok taşıdığı niyeti ile değer bulur. Onun içindir ki Yüce Peygamberimiz (s.a.a.); “Ameller niyetlere göredir.” Buyurmuştur.

Yüce dinimizin ameleden önce niyeti, fikirden önce gönlünü, bedenden önce ruhunu ele alması ya da bütünlüğün içinde birbirinden ayrılmaz parça olmasını istemesi bundandır. Onun içindir ki yüce diniz İslam’ı şekilsel objelerle sınırlandırmaya çalışan; ummanı kendi küçük kafasına, kabına sığdırmaya çalışanlara Prof. Dr. Haydar Baş’ın “insan gönüldür gönül” tespiti büyük bir uyarıdır.

Uğur Kepekçi

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …