Dünya, insanlar için imtihan mahiyetinde yaratılmış olup, kimin iyi kimin kötü davranışta bulunduğu tespit edilip; ona göre ahirette mükafat ya da cezaya muhatap olacaktır. Bunu genel olarak inkâr eden çok azdır.
Ancak imtihanın şekli, insanın nasıl davranacağı, nefsi yorumlarla anlaşılacak kadar önemsiz bir bilgi değildir.
Mutlaka imtihanın, ceza ve mükâfatın hâkimi ve din gününün sahibi Allah’ın(c.c.) rızasına uygun davranışla mutlu sona varılabilir.
Bu konuda da Ehl-i Beyt öğretisine ihtiyaç vardır.
Bu konuda Cabir ismine bir yareni İmam Muhammed Bakır (a.s.)’ın sohbeti aydınlatıcı bilgileri içermektedir. İmam Muhammed Bakır (a.s.) buyurur:
Ey Câbir! Kimin kalbine Allah’ın dini saf ve berrak bir şekilde girerse, artık onun kalbi sadece meşgul olur.
Ey Câbir! Dünya nedir ve ne olabilir ki? O, yediğin bir yemek- ten ya da giydiğin bir elbiseden yahut beraber olduğun bir kadından ibaret değil midir?
Ey Câbir! Mü’minler dünyaya orada ebedî kalacaklarmış gibi gönül vermezler. Ahirete gideceklerini bir an için akıllarından çıkarmazlar.
Ey Câbir! Ahiret kalıcılık yurdudur. Dünya ise yok oluş ve zeval buluş yurdudur ama dünya ehli gaflet ehlidir. Mü’minler ise derin kavrayış sahibi olarak düşünce ve ibret alma ehlidirler. Duydukları şeyler, onları Allah’ın zikrine karşı sağır kılmaz. Gözleri ile gördükleri süsler de onları Allah’ın zikrine karşı kör etmez. Onlar ahiret sevabına kavuşmakla kurtuluşa ermiş kimselerdir. Tıpkı böyle bir bilgiye sahip olmakla kurtuldukları gibi.
Bil ki, ey Câbir! Takva ehli olan insanlar dünyanın dört bir yanında basit ve en az olan kimselerdir. Sana en çok yardımcı olan kimseler de onlardır. Seni hatırlar ve sana yardım ederler. Sen unutsan bile onlar seni hatırlarlar. Allah’ın emirlerini çokça dile getirirler ve Allah’ın emrini çokça yerine getirirler. Sevgilerini tamamen Allah sevgisini ile sınırlandırmışlardır. Sahiplerine, mâliklerine itaat etmek için dünyayı bir kenara bırakmışlardır.
Allah’a ve Allah sevgisine kalpleri ile bakarlar. Azamet sahibi olmasından ötürü bakılacak olacak şeyin bu olduğunu bilirler.
Dünyada, kısa bir süre için dinlenip göçüp gideceğin bir menzil, bir mola yeri gibi konaklan ya da rüyada sahip olduğunu gördüğün ama uyandığında elinde bir şey olmadığını anladığın bir mal gibi gör.
Sana bu örneği verdim çünkü dünya Allah’ı bilen akıl sahibi kimseler nazarında biraz sonra yok olacak bir gölge aşağıdaki gibidir.
Ey Câbir! Allah’ın seni üzerine gözetleyici kıldığı dinini ve hikmetini iyi koru. Onun senin yanında bulunan şeylerin dışında, senin O’nun katında olan şeylerinden isteme. Eğer dünya senin nazarında benim vasfettiğim şekilde değilse, Allah’ın rızasını arayacağın ve kendi kusurlarını görebileceğin bir yere taşınman gerekir… (Prof. Dr. Haydar Baş / İmam Muhammed Bakır (a.s.) / sayfa 156-158) Devam edecek)
Uğur Kepekçi