Peygamberimizin ahirete göçünden hemen sonra başlayan ilmin şehrinin kapısı Ali (a.s.)’ın kapısı dışında oluşan fitnenin en kızgın döneminin Muaviye ile başladığını açıkça beyan edebiliriz. İslam tarihi sayfalarında kaynaklarla tespiti mevcuttur.
“Hicri 94-114 yılları arası, fıkhî mekteplerin ortaya çıkışının başlangıcıdır. Bu süreç aynı zamanda tefsir hakkında rivayet etmenin tam doruğuna vardığı dönemdir.” (Prof. Dr. Haydar Baş / imam Bakır (a.s.) /sayfa 509)
İmam Ali(a.s.) ile başlayan fitne ve bidatlarla mücadele her masum imam döneminde hiçbir sapma göstermeden devam etmiştir.
Prof. Dr. Haydar Baş’ın Ehl-i Beyt Külliyatından, İmam Bâkır (a.s.)’ın Sa’du’l-Hayr’a yazdığı bir mektubu örnek olarak verelim:
“Allah’ın Kitabının üstünü örtüp O’nu tahrif etmelerine rağmen, işlerinden bir kazanç elde edemeyen ve hidayete kavuşamayan Yahudi âlimlerin ve ruhbanların benzerlerini gör, tanı”
Sapık akımların oluşumuna zemin hazırlayan en önemli etken, halifenin, para karşılığı saray âlimleri tutmasıdır.
Halifeler gasp ettikleri hilafeti ellerinde tutabilmek için kendilerini meşru gösterecek itikadi meseleler uydurtmuş, hatta yalan hadisler hazırlatmışlardır. Diğer yandan, Ehl-i Beyt’in özellikleri ve faziletleri ile ilgili hiçbir konunun gündem edilmesine de izin vermemişlerdir.
Sahabilerden itikadı zayıf olanları dahi, mevcut iktidarın meşruiyeti için kullanmışlardır.
Muaviye ile başlayan bu süreç, İmam Bâkır (a.s.) dönemine gelindiğinde İslam’dan hayli uzaklaşma noktasına gelmiş, hilafet için her yolun meşru sayıldığı ve bu uğurda İslam akâidinin kişisel görüşlere açık hale geldiği bir hal almıştır.
Saray ve çevresinin yaptığı bu tahribata bir de savaşlarla elde edilen yerlerin batıl halkları ile temas da eklenince, Resûlullah ‘ın (s.a.v.) kurduğu İslam Devleti içinde pek çok sapık akım ortaya çıkmıştır.
Kur’an’a ve Hz. Peygamberin (s.a.v.) Sünnetine ters bidatler ve kişiler tarafından uydurulan akla dayalı akımlar, İslam’ı zedeleyen ve ümmetin aklını karıştıran ciddi bir mesele halini almıştır.
Bu çalkantılı dönemde, fitnelerin önüne geçmek ve dini orijinal kuralları ile izah etmek İmam Bâkır (as)’ın ve yetiştireceği kadronun vazifesi olmuştur.
İmam Bâkır (a.s.) ömrü boyunca, İslam’a ve tevhit inancına, Allah’ın varlığına ve birliğine yönelik görüşlerini sürekli yaymak ve savunmakla uğraşmıştır. (Prof. Dr. Haydar Baş / İmam Muhammed Bakır (a.s.) / sayfa 509-514). (Devam edecek)
Uğur Kepekçi