İslam itikadında sosyal yaşamda karşılaştığımız olaylar bize şunu gösterdi ki; İslam inancına sokulan sapık görüşler, Muaviye, Yezit ve devamında gelen siyasi sapık halifeler dönemini anımsatıyor.
Her önüne gelen kendince bir din icat etmiş, kendi fikrinin dinini yayıyor, yaşıyor, nemalanıyor ve etrafını etkiliyor.
Kuran ve sünnet ölçülerine göre ne soran ne yargılayan olmadığı için din yolu yol geçen hanına döndü, Allah muhafaza…
İnternet ortamında birkaç tarama yapınca gerek ülkemizde gerek dünyada sapıklığın çok derinleştiği görülmektedir.
Bu konuda mutlaka hukuki bir düzenlemeye gidilmelidir.
Cumhurbaşkanına, Bakanlara, yetki sahiplerine hakaret eden hemen cezaya uğruyor. Allah’a Muhammed’e Ehl-i Beyt’e yapılan hakaretler iftiralar yakıştırmalar cezasız kalıyor.
Böylece önünde engel görmeyen herkes sözde din alimi oluyor.
Özgür, ferdi düşünceye müdahale diye bir düşüncemiz yoktur. Ferdi planda başkasına zarar vermeden kendi iç aleminde istediği doğru ve sapık görüşü benimseyene “kendi tercihidir” deyip geçersiniz.
Ama kendi yanlışını etrafına yaymaya çalışanlarladır sorunumuz.
Kendini şeyh ilan edene, ehliyetini soran yok. Rüya gören, ya da gördüm diyen, postu kapıyor.
Cumhurbaşkanına yapılan hakarete de insan olan herkese hakarete de her türlü şiddete de karşıyım ama Allah’a yapılan iftira, Peygambere ve Ehl-i Beyt’e yapılan iftira ve yakıştırmanın cezası daha çok olmalıdır. Alemlerin Rabbi Allah’tır.
Yanlış bir din anlayışı kişinin hem bu dünyasını hem çevresini hem de ahiretini mahvedeceği için önceliği olan din bahsidir…
Birilerinin “Allah’ı rüyamda gördüm” ifadesi üzerinde duracağız.
Bir salonda toplantı yapılıyor. Müritlerden birine evladım gördüğün rüyayı anlat deyince: “Efendim ben rüyamda Allah’ı gördüm aynen sırtında bu yeşil cübbe gibi bir kıyafet vardı” deyince sözde şeyh efendi cevap veriyor. Rü’yetullah vardır, kişi rüyasında Allah’ı görebilir. Gördüğün rüya doğrudur.”
Aman Allah’ım! Peygamberin bile böyle bir iddiası yokken cahil cühela biri çıkmış yapılan saçmalığa bakar mısınız?
Bu konuda doğru görüşü bulmak için Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın Ehl-i Beyt külliyatına müracaat edeceğiz.
Allah’ın görülmeyeceği hakkında İslam’ın tevhit inancı ile ilgili görüşlerini İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyuruyor:
“Gözler bakarak Allah’ı göremez; ama kalpler iman nuruyla O’nu görür. O, duyularla algılanamaz ve insanlarla mukayese edilemez. Ayetlerle, işaretlerle bilinir, alametlerle nitelenir. Verdiği hükümlerde zulmetmez. Eşyadan ayrıdır, eşya da ondan ayrıdır.” (Prof. Dr. Haydar Baş / İmam Bakır (a.s.) Sayfa 551)
Ebu Hâşim el-Câferî şöyle rivayet etmiştir:
“Ebu Câfer’e (Muhammed Bâkır)) dedim ki: ‘Gözler O’nu göremez; hâlbuki O, gözleri görür” (Enam Suresi 103) ayeti ne anlama gelir?’
Buyurdu ki: Ey Ebu Hâşim! Kalplerin görmesi gözlerin görmesinden daha duyarlı ve kapsamlıdır. Sen zihinsel tasavvurunla Sind’i, Hindistan’ı ve gidemediğin daha fazla çeşitli memleketi tasarlayıp tasavvur edebilirsin; ama onları gözlerinle göremezsin. Buna rağmen kalplerin tasavvur kapasiteleri Allah’ı kavrayamazlar, nerede kaldı gözler!”
Bu bilgiler ışığında “ben Allah’ı rüyamda gördüm” diyen küfre girmiştir. Allah bu ve benzeri sapıklıklardan bizleri muhafaza eylesin.
Uğur Kepekçi