Emaneti ehline verin!

Kıyamet alametlerinden biri de işin ehlinden çıkacağı noktasında verilen haberdir. Gerçekten de ikili münasebet esnasında işinizin düştüğü bir kurumda ya da işinizin düştüğü bir insanla aranızdaki diyalogdan sonra hemen herkesin ağzında sakız olan bir söz vardır. “Maalesef adam kalmamış, bu adam bu işin ehli değil” dediğimiz çok oluyor.

Ama sizin zarar gördüğünüz o ikili ilişkiden, kendinizi sorumlu hissetmiyorsunuz. Halbuki onun o makama gelmesi aslında geçmişte yapılan yanlış tercihlerin neticesinin ya da geçmişte ekilen yanlış tohumların ürünü olduğunu unutuyorsunuz.

Ne iyilik ne kötülük asla kendiliğinden oluşmaz ve gökten zembille gelmez. Onun mutlaka evreleri vardır ve her evrede birilerinin vebali ve tercihi söz konusudur.

Bir hastalık, toplumda zuhur etmişse; teşhis ve tedavi sürecinde hastalığın geçmiş hikayesi meydana çıkartılması gerekir. Yapılan yanlışın ya da hastalığın seyrinin teşhiste büyük bir önemi vardır.

Herkesin ortak görüşü madem iş ehlinden çıkmıştır.

Neden çıkmıştır? Nasıl çıkmıştır? Tarihi seyri nedir?

Bunlar araştırılmalıdır…

Aslında süreç, emanetin aslına verilmekten vaz geçildiği anda başlamıştır.

Yüce Allah, Kur’an’da emaneti ehline vermemiz hakkında emir ferman buyuruyor. Adaletle hükmetmemizi de emrediyor:

“Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğütler veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir.” (Nisa /58)

Nisa suresindeki bu ayet, insanlara tercihlerinde yanılmamaları için emirle öğüt ifadelerini birlikte beyan ediyor ki; emaneti ehline verdiğimiz taktirde hem dünya hem ahiret hayatında mutluluk duyacağımızı işaret ediyor.

Bu ayetin sebebi nüzulü; Mekke’nin fethinde Kabe’nin anahtarı ve Mescid-i Harâm’ın hizmet sorumluluğu daha önceleri Ebu Talha oğullarından Osman’daydı. O, anahtarın kendinden alınacağı korkusunu taşırken Efendimiz onu yanına çağırarak anahtarı kendisine teslim ederken söylediği şu söz çok manidardır:

“Ey Ebû Talha oğulları! Allah Teâlâ’nın emanetini, sürekli sizde kalmak ve dürüst hareket etmek üzere alınız! Onu, zâlim olmadıkça hiç kimse elinizden alamaz! Bugün, iyilik ve ahde vefa günüdür.” buyurdu. (İbn-i Hişâm, IV, 31-32; Vâkıdî, II, 837-838; İbn-i Sa’d, II, 137)

Emaneti teslim ettiğiniz insanları şayet emanet ehli değilse, kendi ellerinizle münafıklık yapmaya meydan vermekle, onun işlediği nifak alametinin cezasını da ahirette birlikte çekebileceğinizi unutmamak lazımdır.

Yanlış tercihle, kendi ellerinizle bir münafıklığın oluşmasına zemin hazırlamakta siz de pay sahibisiniz…

Peygamber efendimiz buyuruyor: “Münafığın alâmeti üçtür: Konuşunca yalan söyler, söz verince sözünden cayar, kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder.” (Buhârî, Îmân 24; Müslim, Îmân 107-108.)

Bir rivayette: “Oruç tutsa, namaz kılsa ve kendini mümin zannetse bile” buyurulur. (Müslim Îmân 109)

Allah Resûlü, emanetin ehline verilemediği taktirde beklenen tehlikeyi haber vermiştir: “Emanet ehline verilmediği zaman, işte o zaman kıyameti bekle!” (Buhârî, İlim, 2; Ahmed, II, 361)

Bu bilgiler ışığında, herkesin kendini emanet hakkında değerlendirmesini rica ediyorum.

Uğur Kepekçi

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …