Son nefeste söylemezse bu diller

Zikrin faziletleri hakkında birçok hadisi şerif vardır. Bu cümleden olmak üzere Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır:

“Size amellerimizin en hayırlısı Rabbinizin nezdinde en temizi derecelerini en çok yükselten altın gümüş tasadduk etmekten daha hayırlı ve daha düşmanınızla karşılaşıp sizin onların boyunlarını onların sizin boyunlarınızın vurmasından daha hayırlı bir şey haber vereyim mi?”

Ashap nedir o ya Resûlullah dediler. O da “Allahu Teala zikretmektir.” Buyurdu.

Rivayete göre bedevinin biri ya Resûlallah amellerin hangisi daha faziletlidir diye sormuş O da: “Dünyadan ayrılırken Allah’ı zikirden dolayı yaş bulunmasıdır.” Cevabını vermiştir.

Diğer bir hadis-i şerifte Resülullah (s.a.v.): “Eğer bir cemaat Allah’ı zikretmek için otururlarsa onları melekler sarar, rahmet kaplar, üzerlerine huzur ve güven iner. Allah Teala onları nezdindeki mukarreb melekler yanında anar.”

Bazılarına göre bu ayetin manası Allahu Teala’nın sizi zikretmesi sizin onu zikir etmenizden eftaldır. Yahut Allah’ı zikir her şeyden büyüktür. Onunla affedilmediği günah kalmaz manasınadır. (Tibyân Tefsiri /Ankebut suresi/ Ayet 44-45/ sayfa 354-355)

İcmal gençliğinin temellerinin atıldığı ilim fikir ve muhabbet ocakları olarak değerlendirebileceğimiz meclisler organize derdik. Birkaç dostumuzla birlikte fikir ve zikir sohbetleri tertip eder, insanlara nefisleriyle ve şeytanla mücadelenin yollarını öğretmeye çalışırdık.

Haftalık sohbet meclisleri şeklinde devam eden bu toplantılara fırsat bulduğumuz hemen herkesi ibadet edeni etmeyeni, sarhoşunu, ayyaşını, ayırt etmeden Allah’ı zikrederek hem günahlarına tevbe etmesini hem de nefsiyle mücadele yollarını izaha çalışırdık.

İnsanlar maalesef çoğu zaman yaptığımız davetlere olumlu tepki verenler az olurdu. Mazeret üretir durulardır gelmemek için. “Hele bu hafta değil de diğer hafta geliriz” vs. gibi nefsi tuzaklara düşerlerdi.

Bazılarımız bu meclislerin müptelasıydık, bazıları ihmalkâr, bazıları ilgisiz!

Pandemi sürecinde maalesef insanların bir araya gelip zikir ve sohbet meclislerinden istifadeleri askıya alınmıştır.

Askıya mı alındı? Yoksa kıymet bilmedik de Allah bu yüce meclisleri mi kapattı? O da madalyonun diğer tarafı galiba!

Sağlık için bu tip sohbet meclislerinin askıya alınmasını doğru buluyor, iyileşme dönemiyle tekrar rahmet ve kurtuluş meclislerine kavuşmamızı yüce Allah’tan niyaz ediyorum.

Makalemizin sonunda “sözüm meclisten içeri” deyip bir söz atalım belki nasibi olanlar ders alır!

Sosyal hayatın bir gerçeği; insanın elinde var olan nimete karşı daha samimiyetsiz daha ilgisiz davranabilmesidir.

Bir hatırlayın birileri sizlere Yunus Emre’nin “dertliler derman buldu devran içinde! Gel kardeşim sen de derdine dermanı muhabbet ve zikrullah meclislerinde bulursun! Ne olursan ol yine gel!” diye kaç defa teklifte bulunmuştur.

Şimdi mahrum kalınca ne kadar da özlüyorsunuz değil mi?

Fırsat ve zamanlarını Allah’ın adının anıldığı meclislerde geçiren, her fırsatı değerlendirenler şu an mahrum kalmış sayılmazlar. Çünkü engel kendi dışından gelmiştir. Onu niyeti kurtaracaktır inşallah.

Ama fırsat bulduğu halde Allah’ı anmakta ihmallik edenler bin pişman olsalar da fırsat elden şimdilik kaçmıştır.

Nefisle mücadele madem zikrullah ile oluyor o zaman yalnız da olsak; kendi nefsimizde kendi dilimizde zikrullah yapmalıyız. En azından günlük derslerinize ferdi ibadet ve itaatlerinize can simidine sarılır gibi davranmak, ruhumuzda farklı kapıların açılmasına sebep olacağını umuyoruz.

Dilimizi kalbimizi Allah’ın zikrine alıştıralım ki son nefeste dilimiz Allah desin. Aksi halde Yunus Emre’nin dediği gibi “Son nefeste söylemezse bu diller, bütün cihan senin olsa ne fayda” pişmanlığıyla kaybedenlerden oluruz.

Uğur Kepekçi

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …