Anlama ve tebliğ etme bakımından İslam (2)

Her halde her insan Allah’a, O’nun sevgisinde bütünleşmeye çağırılması gerektiğine göre; İslâm, bu fıtri arayış ihtiyacına cevap vermekte ve inanları Allah’a ulaştırmaktadır.

Bu arayış gerçeğini en iyi yakalayan ve insanlara bu konuda yardımcı olanlar ise hep arifler, Allah dostları ve İnsân-ı kâmiller olmuştur.

Nitekim tarihimize bakıldığında görülecektir ki: Mevlânâ Celâleddin Rumi, Yunus Emre, Hacı Bayram Veli, Alp Erenler, Horasan erenleri gibi, bu arayış ihtiyacına cevap veren ve “Arifi billah” olan Hakk dostları hemen hemen hiç eksik olmamıştır. Gelecekte de eksik olamayacaktır.

Günümüzde fıtrat gerçeğini göz ardı eden insanlık, arayış ıstırabını dindirememekte ve bu da İslam’a itiraz hastalığının sebeplerinden birini teşkil etmektedir.

Öyleyse günümüzde insanlığın düştüğü kısır döngüden kurtarıp vuslat caddesine çıkaracak günümüz Yunus’larına, Mevlâna’larına her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır.

İslam’ı anlama ve Allah’ı tanımada iki yol ortaya çıkmıştır.

1- Nazarî Deliller Yolu (Akıl Yolu).

2-Zikir ve Tecelli Yolu (ibadet ve Nefis Tezkiyesi Yolu).

Evveliyatla şunu belirtelim ki; İslam’ı algılama akılla mümkün olur, Islâm da, akıllı varlık olan insani muhatap almakla birlikte Allah Teâlâ’yı tanımak bir nasip, bir hidayet, bir idrak işidir.

Burada asıl olan kalbin idrakidir; aklin idraki ise kalbe bağlıdır. Diğer bir ifade ile asıl göz kalp gözü, asıl idrak kalbin idrakidir.

Günümüzdeki itiraz ve sapmaların sebebi, kalbin ihmal edilmesidir. O halde, kalbin idraki nasıl genişler, kalp gözü nasıl açılır açılır?

Bunun yolu bilinirse, İslâm anlama ve Cenabı Hakk’ı tanımada büyük bir nasip başlamış, hakikat yolu açılmış demektir.

Bu noktada kalbî idrakin yolu, ibadetler ve nefis tezkiyesidir.

Nefsin tezkiyesi ise Zikir ve tecelli ile olur ki bilhassa zikir kalbi parlatır, temizler ve kalbin idrak boyutunu genişletir.

Neticede kalp nuru ile hakikat görülür. Akıl bile selim olma vasfını bu nurla kazanır.

İslam’ı anlama ve Cenab-ı Hakk’ı tanımada diğer yol, nazari yol yani akil yoludur. Akıl yolu bir nevi felsefi yoldur. Dolayısıyla, hudutları belli ve bilgi kaynakları nakıs olan aklın kâmil olan Allah’ı kavraması ve tanıması da mümkün olmaz. İşte burada ibadetlerle arınmış gönül devreye girmektedir.

İlm-i kelâm Kur’an’ı esas almakla birlikte, bu nazari yola dâhildir. (Prof. Dr. Haydar Baş / Din Tahripçilerine Kur’an-ı Kerimin Cevabı /1998 / Sayfa 21) (Devam edecek)

Uğur Kepekçi

22 Ocak 2021

Önerilen Makale

Çile adamıydı Haydar Hocamız

Çaresizlik nedir onu bilmezdi Ayak oyununa hiç de gelmezdi Ağlardı çok zaman çok da gülmezdi …