Görülüyor ki, tarih boyunca; zikir ve tecelli yolunu meşreb-i sûfiyye esas almış ve meşrebi-i sûfiye bu metotla birçok insanın hidayetine vesile olmuştur.
Meselâ meșreb-i sûfiyye önderlerinden zikir ve tecelli yolunun kurucularından Abdülkadir Geylani döneminde beşbin Hristiyan ve Yahudi İslâm’la şereflenmiş, yetmişbin şaki de günahtan dönerek Allah’a yönelmiştir.
Bu örnekten hareketle diyebiliriz ki; günümüzde de insanlığın itiraz sebeplerinde en birisi belki de en önemlisi kalbin ihmal edilmesi, kalpte ilahi zevkin yaşanmamasıdır.
O halde zikir ve tecelli yolu ile insanı salt aklın bataklığından çıkaran ve zevk-i İlahi’nin fezasına yükselten meşrep-i sufiyye yoluna azami derecede bugün de ihtiyaç duyulmaktadır. Şimdi de eserden İslam’ın tebliğ metodunu aktaralım:
İslâm’da tebliğ metodu tarih boyunca İslam, başlıca iki ana tarz ve metotla tebliğ edilmiştir.
Birincisi Ehl-i Beyt tarzıdır ki bu yol; ikaz, irşat ve ikayı esas almıştır. “Dinde zorlama yoktur” prensibinin en kâmil anlamıyla ifadesini bulduğu bu metot tarihi süreç içerisinde meşreb-i sufiyye ile yaşatılmış ve bugün de bu yolla yaşatılmaktadır.
Bu yolda tebliğ, bir iç oluş olayıdır; sözle, amelle, hal ve İhlasla insanlara hidayet yolunun gösterilmesidir.
İkinci tebliğ tarzı ise kuralcı ve müeyyideci tarzdır. Bu tarza göre İslam, bir nevi sistem ve ideoloji gibi telakki edilmekte tebliğ koyu bir akılcılığa yahut bir takım kuru nazari izahatlar indirgenmektedir.
Bu tarzda insan kazanmak çok zor olduğu gibi; “Korkutmayın, müjdeleyin, sevdirin, nefret ettirmeyin” prensibi de göz ardı edilmektedir.
Tarihteki haricilik akımı ve benzerleri buna misaldir. Günümüzde İslam’a itirazların bir kısmı da tebliğ tarzının yanlışlığından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla bugün Ehl-i Beyt tarzına, onun ikaz, irşat ve ikna yoluna ve tabiatıyla bu tarzı esas alan meşreb-i sûfiyye yaklaşımına büyük ihtiyaç vardır.” (Prof. Dr. Haydar Baş, Din Tahripçilerine Kur’an-ı Kerimin Cevabı,1998, Sayfa 23)
Uğur Kepekçi
23 Ocak 2021