İslam’a itirazların tarihi seyri (11)

Peygamberimize dolayısıyla İslam’a yapılan itirazlara Kur’ân-ı Kerîm, bütün bu akıl dışı hezeyan ve itirazlara cevap veriyor ve müşriklerin acıklı hallerini gözler önüne şöyle seriyor:

“Eğer okunan bir Kitapla dağlar yürütülseydi veya onunla yer parçalansaydı yahut onunla ölüler konuşturulsaydı (o kitap yine bu Kur ân olacaktı). Fakat bütün işler Allah’a aittir. İman edenler halâ bilmediler mi ki; Allah dileseydi bütün insanları hidayete erdirirdi? Allah’ın vâdi gelinceye kadar inkâr edenlere, yaptıklarından dolayı ya ansızın büyük bir belâ gelmeye devam edecek veya o belâ evlerinin yakınına inecek. Allah, vâdinden asla dönmez.” (Rad/31. Ayet).

Bu âyet-i kerime ileride olacak savaşlara ve onların uğrayacakları azaba işaret etmektedir.

“Ey Muhammed!) Böylece seni kendilerinden önce nice ümmetlerin gelip geçtiği bir ümmete gönderdik ki; sana vehmettiğimizi onlara okuyasın.  Onlar Rahmân’ı inkâr ediyorlar. De ki: O benim Rabb ‘imdir. Ondan başka ilah yoktur. Sadece O’na tevekkül ettim ve dönüş sadece Onadır. (Rad/30. Ayet).

Müşriklerin kendilerine bir meleğin muhatap olmasını, peygambere melek inmesini veya peygamberin kendisinin melek olmasını istemelerine ise Kur ‘ân-ı Kerîm şöyle cevap vermektedir:

“Dediler ki: “Ey kendisine Kur’ân indirilen (Muhammed)! Sen mutlaka bir mecnunsun! Eğer doğru söyleyenlerden idiysen en bize melekleri getirmeliydin. Biz melekleri ancak hak ile indiririz. O zam an onlara mühlet verilmez. Kur’ân’ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız.” (Hicr/6-9. Ayetler).

“Onlar (bir de) şöyle dediler: Bu ne biçim peygamber; (bizler gibi) yemek yiyor, çarşılarda dolaşıyor! Ona bir melek indirilmeli, kendisiyle birlikte o da uyarıcı olmalıydı. Dilerse sana bunlardan daha iyisini, altlarından ırmaklar akan cennetleri verecek ve sana saraylar ihsan edecek olan Allah’ın şanı yücedir. De ki: Bu mu daha iyi, yoksa takvâ sahiplerine vâdedilen ebedilik cenneti mi? Orası, onlar için bir mükâfat ve (huzura kavuşacakları) bir varış yeridir.” (Furkan/7-10-15. Ayetler).

“İnsanların hesaba çekilecekleri (gün) yaklaştı. Hal böyle iken onlar, gaflet içinde yüz çevirdiler. Biz onları (peygamberleri), yemek yemez birer (cansız)) ceset olarak yaratmadık. Onlar (bu dünyada) ebedî de değillerdir” (Enbiya/1-8. Ayetler).

Bu beyanlarla Cenâb-ı Hakk, peygamberlerin beşer olduğunu, beşerin yemek-içmek evlenmek gibi bütün sıfatları taşıdığını, böyle olmakla hem cinsleriyle daha kolay anlaşacağını; ancak beşerî sıfatların yanında onlara vahiy geldiğini ve onların tebliğe memur olduklarını vurgulamaktadır. Müşriklerin iddia ve itirazları ve Kur ‘ân’ın cevapları derinlemesine tetkike tabi tutulursa; birçok hakikatin kapısı aralanacak ve bu cevapların günümüze nasıl ışık tuttuğu görülecektir.

Peygamberimize Cebrail vasıtasıyla gelen Vahyin bir süre kesilmesi üzerine müşriklerin fitne çıkarmalarına sebep olmuştur.

Hikmet ve sırrını bilemediğimiz bir şekilde Resûlullah ‘a bir müddet süreyle vahiy inmesi gecikmişti. Müşrikler “Şeytanı Muhammed ‘i bıraktı” demeye başlamışlardı. Ebu Leheb’in karısı Ümm-i Cemil Allah Resulüne: “Sahibinden haber kesildi herhalde seni bırakmış sana darılmış” demişti. Bunun üzerine “Duhâ” suresi nazil olmuştu.

“Kuşluk vaktine ve sükûna erdiğinde geceye yemin ederim ki Rabbin seni bırakmadı ve sana darılmadı.”(Duha/1-3. Ayetler).

Kur ‘ân-ı Kerîm hem müşriklerin iddialarının batıl olduğunu göstermek, hem de Resûl-i Ekrem’in peygamberliğini ispat etmek üzere birçok beyanlarda bulunmaktadır. (Prof. Dr. Haydar Baş, Din Tahripçilerine Kur’an-ı Kerim’in Cevabı, 1998, Sayfa 64-65).

(Devam edecek…)

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …