Cimriliğin tedavisi -2-

Cimrilikten korunmak, ancak malı gerektiği zaman vermeyi adet edinmekle mümkündür. Bir şeye duyulan sevgiyi kesmek, ancak ondan ayrılmakla mümkün olur.

Tam da burada zekâtın önemi devreye girer. Zira zekât cimriliği yok etmek ve mal sevgisini azaltmak içindir. Zekât zenginlerin içlerini cimrilik hastalığından temizler, onları yararlı işlere alıştırır ve böylece kurtuluşa ermelerine sebep olur. Zira Yüce Allah buyuruyor ki:

“Kim kendini nefsinin cimriliğinden korursa, işte onlar dünya ve ahirette kurtuluşa erenlerdir.” (Haşr: 59/9).

Zekât, temizlik demektir. Sahibini tehlikeli bir tutku olan cimrilik pisliğinden temizler. Meydana gelen temizlik de Allah yolundaki bu harcamadan dolayı duyulan sevinç oranındadır.

Kalpteki cimrilik, Yüce Allah’a yakın olmaya layık olmayan bir pisliktir. Nasıl görünürdeki pislik, namaza mâni oluyorsa, kalpteki cimrilik pisliği de, insanın Allah’a yakınlaşmasına engel olur. Cimriliği yok etmenin tek yolu, malından vermektir.

Zekât malın pisliğidir. Onun için zekât vermek, cimrilik pisliğini silip süpüren bir dere gibidir. Bu sebepten ötürü Peygamber Efendimiz ve Ehl-i Beyt’ ine zekât ve sadaka vermek haramdır. Böylece ona mensup olanlar malların kirlerinden korunmuşlardır.

Malın yokluğundan doğan fakirlik sıfatı, yine malın varlığından doğan zenginlik sıfatı vardır. Bunlar, kendileriyle imtihan ve deneme için yapılan iki durumdur.

Cenab-ı Hak buyurdu ki:

“Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız birer imtihan sebebidir ve büyük mükâfat Allah’ın katındadır.” (Enfal: 8/28).

“Servet ve oğullar, dünya hayatının süsüdür; ölümsüz olan iyi işler ise Rabbinin nezdinde hem sevapça daha hayırlı hem de ümit bağlamaya daha lâyıktır.” (Kehf: 18/16)

Her nefis ölümü tadacaktır. Geriye kalacak olan sâlih amellerdir. O sebeple akıllı kul; kalbini, malın maksatlarını, niçin yaratıldığını, malın sadece ihtiyaç miktarının korunması gerektiğini, fazlasını infak etmekle âhiret için azık hazırladığını düşünmekle tedavi etmelidir. Sâlih amellere sarılmalıdır. Sonuçta dünya hayatı fânidir ve her nefis ölümü tadacaktır. Dünya malını ahirete götüremeyeceğimiz de bir gerçektir.

Peygamberimiz buyuruyor ki: “Üç şey ölünün ardından mezara kadar beraber gider. Ailesi malı ve ameli. (Ölü kabre konulunca) bunlardan ikisi geri döner, birisi kalır. Geri, dönenler ailesi ile malı (ölünün yanında) kalan ise amelidir.”

Allah Resûlü (s.a.v.) buyurdu: “Allah Teala buyuruyor: Ey Âdemoğlu! Kendini benim ibadetime ver ki, kalbini zenginlikle doldurayım, fakirliğinin önünü alayım. Bunu yapmazsan, ellerini devamlı olarak meşguliyetle doldururum fakirliğini bir türlü gidermem (gözün doymaz).”  (Prof. Dr. Haydar Baş, Kur’an ve Sünnet Işığında Büyük İslam İlmihali Zekât, Ocak 2020, Sayfa 255-270).

(Devam edecek)

Önerilen Makale

Atatürk, Allah’a dua ederek yardım isterdi

Kurtuluş mücadelesi yıllarından itibaren İngiliz ve Yunan ajanlarının sinsi gayretleriyle dini bütün, imanı sağlam Gazi …