Dini ve milli bütünlüğümüzü tehdit eden, sosyal bünyeyi kemiren, ateşin odunu yakıp bitirdiği gibi hayırları yiyip bitiren, ferdi ve toplumsal kavgaların temelini teşkil eden en tehlikeli kalbi hastalık hasettir.
Hz. Enes (r.a.) anlatıyor: “Resûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: Haset (çekememezlik) hayırları yer bitirir, tıpkı ateşin odunu yiyip tükettiği gibi. Sadaka hataları söndürür, tıpkı suyun ateşi söndürmesi gibi. Namaz, müminin nurudur. Oruç ateşe karşı perdedir.” (Kütüb-i Sitte/7253).
Haset kelime manası olarak kıskanmak, çekememek anlamındadır. Allah’ın (c.c.) bir kimseye ihsan ettiği nimetin, onun elinden çıkmasını istemektir.
Hasetçinin kötülükte sınırı yoktur. Emeline ulaşmak için her türlü kötülüğü yapar. Hasetçinin şerrinden Allah’a sığınmak gerektiği şu ayette emir buyurulmuştur:
“Haset ettiği zaman hasetçinin şerrinden karanlığı yırtan nurun Rabbine sığınırım” (Felâk / 5).
Hasedin temelinde kötü niyet vardır. Allah’ın (c.c.) takdirine itiraz vardır. Başkasının elinde olana göz dikmek vardır. Haset aynı zamanda kâfirlerin özellikleri arasında sayılmıştır. “Size bir iyilik dokunsa, bu onları tasalandırır, size bir kötülük dokunsa, ondan ötürü sevinirler.” (Âl-i İmran, 120).
Hz. Zübeyr (r.a.) anlatıyor: “Resûlullah (s.a.a.) buyurdular ki: Size ümem-i kadime hastalığı sirayet etti. Bu, haset ve buğzdur. Bu kazıyıcıdır. Bilesiniz; kazıyıcı derken saçı kazır demiyorum. O dini kazıyıcıdır. Nefsimi kudret elinde tutan Zât-ı Zülcelâl’e yemin ederim, sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Birbirinizi sevmeye yardımcı olacak şeyi haber vereyim mi: Aranızda selâmı yaygınlaştırın.” (Kütüb-i Sitte/1637).
Ehl-i kitabın içlerindeki hasetlerin kendilerini nasıl bir yola sürüklediği de şöyle zikredilmiştir: “Kitap sahiplerinin çoğu, gerçek kendilerine belli olduktan sonra sırf içlerindeki hasetten ötürü sizi imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler.” (Bakara, 2/109).
Dikkat edilirse ehl-i kitabın bilgisizlikten değil de hasetlerinden dolayı küfürde oldukları ve bizi kendi dinlerine döndürmek isteklerinin de temelinde hasedin olduğu ayet-i kerime ile haber verilmiştir.
Haset, kıskançlık, çekememezlik; dünya hırsı ile haksız istekler yüzündendir. Nefs-i emmârenin öyle kötü hisleri ve tuzakları vardır ki insanları bildiklerinin tersine açık açık fenalıklara sürükler.
Haset konusunda Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın Makalat eserindeki Gençlere Öğüt yazısından bir cümleyle yazımızı bitirelim:
“Haset, büyük bir hastalıktır. Kabil, bu hastalıktan dolayı kardeşi Habil’i öldürdü. Sonra, nice kavimler de bu hastalıktan helak oldular.” (Makalat/ s.300).