Hesap korkusu

Toplumsal hayatın olumsuzlukları, insanların davranış bozuklukları, cahillik ve bencillik gibi hastalıkların da eklenmesiyle, imtihan için geldiğimiz şu dünyayı yaşanması çok zor bir hale getirdi.

İyiler, sırrını verebileceği; fırtınalarda, dalgalarda boğulmamak için sığınılacak bir liman hükmünde olan gerçek dostları bulmanın zorluğunu yaşamaya devam ediyor.

Kötülerin ise şimdilik hükmü sürüyor…

Ahir zamanda insanlar, inancının gereği olan tavrı yaşamak yerine, ihmali tercih edince; ihmal, yerini yavaş yavaş inkâra terk ediyor. Neticede de dün inandığı değerleri, bugün inkâr noktasına gelebiliyor.

Kime ait olduğu hakkında farklı iddialar olsa da yaşanan bir gerçek ki; “inandığınız gibi yaşamadığınız takdirde, yaşadığınız gibi inanmaya başlıyorsunuz.”

Sürdürülebilir doğru bir iman ve gereği olan kulluk ve ibadet için mutlaka hesap korkusuna (bilincine) ihtiyaç vardır.

Bir insan yapacağı işin, söyleyeceği sözün hesabının sorulacağı bilincinde olduğu takdirde; söz ve davranışlarına daha dikkat etmek zorunda olur ve ölçülü bir hayat yaşamayı tercih eder.

Çağın bilgesi Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız bir sohbetinde; “Dünya hayatını düzene sokmayı arzu ediyorsak; insanımıza öldükten sonra dirilip hesaba çekileceğimiz(ahiret) inancını mutlaka yerleştirmek zorundayız” ifadesini kullanmışlardı. Bu tespitin önemini, toplumsal yansımaları yaşadıkça; şimdi daha iyi anlıyoruz.

Yüce Allah kullarını, yapacağı her işin hesabını vermek zorunda olduğu hakkında uyararak Zilzal suresinde hesap bilincine erişmeye davet ediyor:

“Artık kim zerre ağırlığınca bir iyilik yapmışsa, onu görür. Kim de zerre kadar bir kötülük yapmışsa, onu görür.” (Zilzal Suresi: 7-8 Ayet)

Kehf Suresinde de yüce Allah ahiretteki hesabın şiddetini daha açık beyan ediyor;

“Kitap ortaya konmuştur: Suçluların, onda yazılı olanlardan korkmuş olduklarını görürsün. “Vay halimize! Derler, bu nasıl kitapmış! Küçük büyük hiçbir şey bırakmaksızın (yaptıklarımızın) hepsini sayıp dökmüş!” Böylece yaptıklarını karşılarında bulmuşlardır. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez. (Kehf Suresi, 49)

Bu uyarılarda; davranışlarımızın, sadece dünya hayatı ile değil, ahiretle alakalı mükâfata ya da cezaya sebebiyet vereceği açıkça haber veriliyor.

Yaşanabilir bir dünya ve sonrasında mutlu bir ahiret hayatı yaşamak isteyenler, hesap korkusu bilincine ermek zorundadır. Öyleyse davranışlarımızı belli bir ölçü dâhilinde yapmalı, asla ve asla “yaptım oldu” felsefesi güdülmemelidir. “Hesap korkusu” düzenli davranışa giden en önemli yoldur.

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …