Kulluk bilinci konusunda nasıl davranmamız gerektiğinin; ana çizgileri, ilahi buyrukların kaynağı Kur’an-Sünnet (Ehl-i Beyt uygulamalarıyla) bize haber verilmiştir.
“Rabbinizden size indirilene (Kur’an’a) uyun. O’nu bırakıp da başka dostların peşlerinden gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!” (Araf/3)
“Kim Allah’a ve Resul’e itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!” (Nisa/69)
Allah’a giden yolun ana gayesi belli iken insanları detaylarda boğarak önüne çeşitli engeller, barikatlar koyanlar; adı ne olursa olsun, farkında olsalar da olmasalar da insana en büyük zararı dokunanlardır.
Özellikle din konusunda meydanda o kadar bilgi kirliliği var ki, insanlar detaylarda boğulmaktan; deryalarda yüzemez, doğru olan limana varamaz olmuşlar.
Sosyal hayatta karşılaştığımız olaylarda ağzı olan herkesin pervasızca konuştuğu konu; dini konular olduğuna şahit oluyoruz.
Dinde otorite sahibi olması gereken kurumlar, görevini yerine getiremeyince; meydanı ehliyetsiz, sözde cemaat ve tarikat gibi oluşumlar doldurmaya başladılar ve kutsallarımız ayak takımı diyebileceğimiz kimselerin elinde oyuncak oldu.
Güzel ahlak mektepleri konumunda olan terbiye ocakları, yerini zararlı fikirler yayan, insanları detaylarda boğan, odaklar haline geldi. Doğru bilgi ve güzel ahlakı yerleştirmeye çalışan, görevini yerine getirebilenlere selam olsun…
Sosyal hayatta yaşadığımız bu ve benzeri sorunlar sadece ülkemizde değil dünyanın sorunu halindedir. Dinde sonradan icat edilen, bidat ve hurafeler; aslın yerine konmaya çalışılan yanlışlar ve detaylar, hâkim anlayış haline dönüşmüştür.
Umre rehberliği için gittiğim kutsal topraklarda bunlara o kadar çok şahit olmaktayım ki bu detay hastalığının sadece bizim toplumumuzda değil dünya müslümanlarının hastalığı konumuna geldiğini gördüm.
Birkaç örnek vereyim:
İhtiyaç sahibi birine sadaka verirken o kişinin niyeti değil; sağ eliyle mi sol eliyle mi verdiğini sorgulayanlara ne demeli?
Namaz kılan birinin gönlünü Allah’a verip veremediğine değil, secdede dirseğini yere koyup koymadığına takanlara ne demeli?
Cenaze namazı kılarken, vefat eden kişiye dua edip etmediğine değil de; bir tarafa mı iki tarafı mı selam vereceğine takılıp ikaz etmeye çalışana ne demeli?
Namaz kılarken imamın seccadesi bir iki derece kıbleden eğri diye; imama, mescitte “senin kıblen birkaç derece eğri namazın kabul olmadı” diye fırça atmaya kalkışan sözüm ona hocaya ne demeli?
Allah; yalın, kolay bir din vaaz etmişken, insanları detaylarda boğanların, bu yaptıklarının hesabını vermekte ne kadar zorlanacağını düşünmek bile istemiyorum.
Yüce peygamberimizin dediği gibi; “zorlaştırmayın kolaylaştırın, müjdeleyin korkutmayın” ki insanlar detayda boğularak deryalarda yüzmekten, doğru limana varmaktan vazgeçmesinler.