Akıl, ruh ve din ilişkisi

“Prof. Dr. Haydar Baş Enstitüsü” yayınlarından bir sohbetten alıntıyı köşemize taşıyoruz. Hocamızın din ile aklın münasebetleri hakkında sorulan soruya verdiği cevaptan bir bölüm aktarıyoruz:

“Elbette ki aklın da insan dünyasında, insan hayatında fevkalade bir etkinliği bir rolü var. Ama eğer bunu şu manada kabul ediyor ve de soruyorsanız; Akıl dinin yerini tutabilir mi? Elbette ki hayır diyeceksiniz. Çünkü dedik ya bu insanla ilgili bir kavram olduğu için dinin insan dünyasında aydınlattığı kulvar, aydınlattığı saha; Kalp-Allah arasındaki kulvardır.

Yani ruh dünyasıdır. Sizin Cenab-ı Hakka vasıl olabilmeniz için Ruh dünyanızda, kazanmanız veya olmaması gereken sıfatların, ibadet ile öne geçmesi veya bazı şeylerin kaybolmasıdır.

Ahlak-ı Zemime ‘nin kaybolması, Ahlak-ı Hamide’nin kazanılması şeklindedir. Yani din insanı kalp kullarından Allah’a taşır. Tamamen insanın ruhuna hitap eder. İnsanın terbiyesi ile alakalı bir kavram, bir kurumdur.

İnsan o dünyadan, o dünyanın yani din dünyasının, din kurumunun ilahi emrine göre kendini şartlandırır. Zaten insanı da en iyi bilen Cenab-ı Vacibul Vücûd olduğu için önündeki engellerin ne olduğunu ona haber verir. İnsan da O’na itikat ve teslimiyetle o engelleri teslimiyet zırhı ile aşar. O entrikaları önünden kaldırır, yok eder.

Akıl da açtığı yolların mahiyetinin hikmetini anlatır. Emri ilahinin hikmetlerini izaha çalışır. Neden haram vardır? Niçin helal vardır? Şu helalin hikmeti nedir? Bu haramdaki sır nedir? İşte akıl da bunu anlatır. Yoksa kalkıp da seni Allah’a taşıyacak ilahi bir güç olmaktan çok uzaktır. Zaten o sahayı bilmez. O aklın ötesidir. “Aklın verası” denir buna.

Yani insanın din ile irtibat kurduğu hayat, Allah ile irtibat kurduğu hayat; duygu dünyamızın ötelerindedir. İnsan o dünyaya akılla erişemez gidemez. Bu tespite göre çok akıllı olan insanlar veya desek ki hayır akıl bu işi yapar, böyle bir tespit yapsak, çok akıllı olan insanların çok daha dindar olması ve bu noktada hakikaten doruk noktalara çıkması gerekir.

Ama gel gör ki olayın uygulaması tamamen bunun tersi. Değil mi? Gönül dünyasına ehemmiyet veren insanlar çok daha dindar, çok daha faziletli ve de ahlaklı. Bilakis Onu inkâr eden ne kadar güçlü aklı olursa da olsun çok daha zelil ve mağdur oluyor.

Kur’an’ın tabiriyle bizim anladığımız zekâ seviyesindeki muhakeme adet ve kuralına göre tarif edilen akla akıl demiyor. Ya; gönül kulvarında vahyin ışığı ve kontrolü, murakabesi altında hakikate ram olmuş, teslim olmuş akla; zekâya, muhasebeye, murakabeye akıl diyor, akıllı diyor.”

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …