Türk aile yapısı bozuluyor

Bir devletin bütün kurum ve kuruluşlarının asli görevi, milletine hizmet etmektir. Bu görevini aksatmaması için devlet adamlarına ihtar mahiyeti taşıyan ve asırlardır dillerde dolaşan şu atasözümüz manidardır. “Ya devlet başa ya kuzgun leşe” (TDK: Sonunda büyük bir başarıya ulaşmak için yok olma tehlikesi bile göze alınır, anlamında kullanılan bir söz)

Yapılan maddi manevi yatırımlar, yaşayan ve gelecek neslin koruma altında gelişmesini, sağlıklı ve huzurlu olarak devamını sağlamaktır. Bu konudaki görev ve sorumluğunu bilen bir millet olarak Türk Milleti; ilk eğitimin, korumanın ve gelişmenin merkezi olan aile kurumuna önem vermiştir.

Aile kurumunun ayakta kalması, ciddi bir birikimin eseri olarak, eğitimi için köklü sistemler, gelenek ve görenekler oluşmuş ve bu sayede asırlarca ayakta kalmış; dünyaya medeniyet öğretmiş bir millet olmuşuz.

Türk Milleti, aileye verdiği önem sayesinde maddi ve manevi gücünü koruyabilmiştir. İyiliğin ve kötülüğün yaşaması, yayılması aileden başladığını bildiği için devlet olarak bu konuda milletimizin özüne uygun kanunlar ve uygulamalarla aile kurumuna hizmet edilmiştir.

Bu konuda sadece devletin kurumları değil, yazılı ve görsel medya, sivil tolum örgütleri, bunun dışında değildir. Aksi davrananlar suç işlemiş sayılır.

Son yıllarda özellikle de yönümüzü batıya döndükten, Avrupa Birliği sevdasına düştükten sonra maalesef işler hiç de iyi gitmemiş ve maalesef aile kurumu çok ciddi tahribata uğramıştır.

AB müktesebatı adı altında sözüm ona AB ye alınma şartları arasında, aile kurumunu yok edecek; zina yasası gibi, domuz eti satışının kolaylaştırılması gibi, yaşam serbestisi gibi, çok sayıda tehlikeli kararlar çıkartıldı.

Bu sahada çok sayıda görsel medya organı, aile kurumunun bozulması için kol kola programlar ve diziler yaptılar. Bu programlarda ve dizilerde örf ve adetlerimiz sorgulandı. Yanlış bazı uygulamalar bahane edilerek “kör olası töre” kavramı işlendi. Milletimizin geçmişi, yanlış mantıklar çerçevesinde tartışma konusu edildi. Koskoca bir millet, dizi üniversitesinde yok edildi. Bu tespit Ahmet Hamdi Kepekçi’ye aittir.

Ahmet Hamdi Bey, Meltem televizyonunda katıldığı bir söyleşide, yıllar önce şu ifadeleri kullanmıştır:

“Milletimiz televizyon ekranlarında türlü türlü oyunlarla başkalarının istekleri doğrultusunda düşünmeye teşvik edilmektedir. Sanki ülkemizde bir “dizi üniversitesi” kurulmuş, her bir televizyon kanalı ayrı bir “dizi fakültesi” olmuş, milletimize bu kanallardan diziler yoluyla birileri istedikleri kültürü, istedikleri düşünceyi kabul ettirmeye çalışmaktadır.”

İş bununla kalmadı. Şimdi de evlilik programlarıyla aile kurumu çok daha tehlikeli konuma getirildi. Aile mahremiyeti diye bir şeyin kalmadığı programlar sayesinde toplum; genç, ihtiyar bu tip programların tiryakisi haline sokuldu.

Basına yansıdığı kadarıyla uzun bir aradan sonra sözüm ona RÜTÜK ceza yağdırmış. Evlilik programlarına yapılan inceleme sonucunda para cezaları kesilmiş.

Geç kalınmış bu uygulama öncesinde, uzun bir zaman bu tip programların önünü açarak milleti ekranlara kilitlediler. Halkı bu programlara tiryaki hale getirdiler. Tuz kokmaya başladıktan sonra eti tuzlamanın bir faydası olmayacağı gibi; yapılanların bir faydası olmayacaktır. İş işten geçtikten sonra, sözde cezalar verilmesine rağmen, zaten programlar yayınlanmaya devam etmektedir.

Dilediği zaman istediği kanunları çıkarmaya yetkili olan hükümet, bu konuda üzerine düşen görevli yerine getirmemektedir. Hele de bu konuda ilgili icra makamı olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı gibi bir bakanlık iş başındayken…

Şöyle bir internetten araştırma yapalım dedik. Aileden sorumlu bakanlığın kendi sitesinde görev ve sorumluluklarına bir göz attık. Bakanlık, kendi resmi sitesinden yaptıkları duyuruyla kendi görev ve sorumluluk alanını şöyle tarif ediyor:

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının kurulması; 6/4/2011 tarihli ve 6223 sayılı Kanunun verdiği yetkiye dayanılarak, Bakanlar Kurulunca 3/6/2011 tarihinde kararlaştırılmıştır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının görevleri şunlardır:

Sosyal hizmetler ve yardımlara ilişkin ulusal düzeyde politika ve stratejiler geliştirmek, uygulamak, uygulanmasını izlemek ve ortaya çıkan yeni hizmet modellerine göre güncelleyerek geliştirmek; Sosyal ve kültürel dokudaki aşınmalara karşı aile yapısının ve değerlerinin korunarak gelecek nesillere sağlıklı biçimde aktarılmasını sağlamak üzere; ulusal politika ve stratejilerin belirlenmesini koordine etmek, aile bütünlüğünün korunması ve aile refahının artırılmasına yönelik sosyal hizmet ve yardım faaliyetlerini yürütmek ve 8.06.2011 tarih ve 27958 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan KHK/633 nolu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede belirtilen diğer görevleri yerine getirmektedir. (www.turkiye.gov.tr.)

Bakanlığın görevi aile kurumunu korumak olduğu halde televizyonlarda çok açık bir şekilde ahlaksızlıkların sergilendiği, evlilik programları hala devam ediyorsa, kimi kime şikâyet edelim.

Şunu açıkça beyan edelim ki; asırların birikimiyle oluşan aile kurumumuz sayesinde millet olma şuurunu elde etmiş bir milletiz. Şayet önlem alınmaz, devlet olarak işe el konulmazsa; önce aile kurumumuz, sonra da devletimiz ve milletimiz yok olacaktır. Allah muhafaza…

Uğur Kepekçi / Ağustos 2016 / İcmal

 

 

 

 

Önerilen Makale

Güneş balçıkla sıvanmaz

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, dünya tarihinde eşine rastlanmayan bir milli mücadeleyle bizlere üzerinde yaşayabileceğimiz bir …