Birlikte yaşamak zorunda olan fertlerin, idare edeniyle idare edileniyle her birinin ayrı ayrı sorumlulukları vardır. Kabul etsek de etmesek de sosyal hayatta meydana gelen her olumsuzluğun temelinde kendi görev ve sorumluluğunu ihmal edenlerin bedelini toplum olarak birlikte ödemek zorunda kalmaktayız.
Bu sebeple huzur toplumlarının oluşması için o toplumda sosyal adaletin sağlanması şarttır.
Yaşanan hayat pahalılığı, işsizlik, yoksulluk, elde edilen haksız kazançlar, toplumsal refah seviyesi bakımında toplumsal farklılıklar oluşturmaktadır. Bu sebeple de zengin daha zengin fakir daha fakir hale geldiği için huzursuzluk gittikçe artmaktadır. Toplum adeta sosyal patlamalara sürüklenmektedir. Ne yazık ki sosyal adaletin sağlanması başlı başına bir beka sorunu haline gelmiştir.
“Kişinin aynası iştir lafa bakılmaz.” Türkiye de sosyal adaletin sağlanamadığını sağır sultanlar bile duymuştur.
Değerli dostlar size bu konuda bir tefekkür edebilme imkânı sağlamak için Prof. Dr. Haydar Baş‘ın Milli Ekonomi Modelinden sosyal devlet kavramı hakkında bilgiler aktaralım müsaadenizle:
“Sosyal Devlet kavramı, hemen hemen bütün devletlerin anayasalarındaki temel hükümlerdendir. Bütün iktisadi görüşler, Sosyal Devleti veya refah devletini hayata geçireceğini iddia eder. Ama ilk defa hiçbir iktisadi modelin hayal bile edemediği bir Sosyal Devlet anlayışını, Milli Devlet Modeli hayata geçirmekte ve bunun teorik-pratik temellerini ortaya koymaktadır.
Gerek Sosyal Devlet kavramı gerekse bunun uygulanması için gerekli olan finansmanın oluşturulması noktasında şu ana kadar ifade edilen Sosyal Devlet yaklaşımlarından bambaşka bir Sosyal Devlet anlayışını uygulamaya koymaktayız.
Milli Devlet’in vazifelerini tarif ederken, insanların doğuştan gelen hakları olduğunu ifade etmiştik. Bunları yaşatmak ve korumak ise devletin vazifesidir. İşte bu hakları yaşatmakla mükellef olan devlet, sosyal sorumluluk taşımaktadır. Sosyal Devlet olmak devletin vatandaşlarına karşı bir ikramı değil, onun varlığının gereği ve vazifesidir.
Yani işsiz bir insana işsizlik parası vermek, devletin ona ikramı değildir. Çünkü devlet, vatandaşına iş bulmak zorundadır; yani yaşamak isteyen devlet, vatandaşlarını yaşatmak durumundadır. Eğer bir birey iş bulamıyorsa, bunun sorumluluğu devlete aittir ve eksikliğini telafi edinceye kadar ona işsizlik maaşı vermek zorundadır.
Devletin, gelirlerinin vatandaşına hizmet olarak geri döndürmesi ve milletten topladığından daha fazlasını milletine vermek suretiyle sosyal adalet ve adil gelir paylaşımını sağlama karakterine haiz devlete, “Sosyal Devlet” diyoruz. Anayasamıza göre, Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir “Sosyal Hukuk Devleti”dir”. Anayasamızda yer almasına rağmen, tam manasıyla hayata geçirilememiş olan Sosyal Devlet anlayışı, ancak Milli Ekonomi Modeli ve Milli Devlet teziyle işlerlik kazanacaktır.”
(Prof. Dr. Haydar Baş / Milli Ekonomi Modeli / Sayfa 541-542)