Zaferlerle övünmek ve benimsemek

Her milletin tarihinde övünülecek zaferler vardır. Türk milleti bu konuda belki de dünyanın en şanslı milletidir. Dünyaya medeniyet getiren büyük imparatorluklar kuran kaybetse de yeniden kalkmasını, işgal olsa da kurtulmasını bilen bir milletin fertleri olarak elbette bizler de övünç duyuyoruz.

Geçmişteki zaferlerle övünmek ve hafızalarda canlı tutmak elbette önemli bir duygudur ancak sadece zaferlerle övünmek yetmez. O zaferi benimsemek ve ileri ufuklara taşımak gerekir. Aksi takdirde elde edilen zaferleri korumasını ileri ufuklara taşımasını milletine aidiyet duygusunu aşılamasını beceremeyen milletler her zaman yıkılma ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.

Yüce Allah Türk milletine, dünyada eşine az rastlanan zaferleri nasip etmiştir. Özellikle ağustos ayı sanki Yüce Allah’ın Türk milletine lütfettiği zaferlerle dolu bir ay niteliğini taşımaktadır.

Önce Malazgirt Meydan Muharebesinde Sultan Alp Arslan ile Bizans İmparatoru Romen Diyojen arasında geçen büyük savaş sonucu Türklere Anadolu’nun kapıları açılmış oldu. Malazgirt Meydan Muharebesi 26 Ağustos 1071 tarihinde Türk milletinin zaferi ile sonuçlandı.

Daha sonra da 19 Mayıs 1919 da başlayan Türk milletin yeniden kurtuluş mücadelesinin, 23 Ağustos ve 12 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan Sakarya Meydan Muharebesiyle savunmadan taarruza kalkışı ile hızlanmış, yine Gazi Mustafa Kemal Atatürk‘ün başkumandanlığında 26 Ağustos 1922’de düşmana saldırılışı gerçekleşmiştir.

Çok kısa sürede düşman mevzileri ele geçirilmiş; 30 Ağustos’ta düşman çember içine alınarak Yunan Başkomutanı Trikopis’in de aralarında bulunduğu sağ kalanların tamamı esir alınmışlardır. Bu savaş tarihimizde, Atatürk’ün başkomutanlığında yapıldığı için Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak adlandırılmıştır.

“30 Ağustos Zafer Bayramı” millet olarak bu zaferin anısına coşkuyla kutlanmaktadır.

Tarihte kazanılan zaferler sadece bir milletin övünç kaynağı olmakla kalmamalıdır. Bir yandan gerekli dersler çıkarılmalı, bir yandan da zafer en güzel coşkularla, şenliklerle kutlanmalı; gençliğin dimağına zafer coşkusu işlenmelidir.

Kazanılan zaferlerin gayesinin anlaşılması, korunabilmesi ve ileri ufuklara ulaşılmasında gaye edinilebilmesi konusunda Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çok önemli bir uyarısı mevcuttur;

“Hiçbir zafer gaye değildir. Zafer, ancak kendisinden daha büyük olan gayeyi elde etmek için gerekir en belli başlı vasıtadır. Gaye, fikirdir. Zafer, bir fikrin istihsaline (elde edilmesine) hizmeti nispetinde kıymet (değer) ifade eder. Bir fikrin istihsaline dayanmayan bir zafer pâyidar olamaz (yaşayamaz). O, boş bir gayrettir. Her büyük meydan muharebesinden, her büyük zaferin kazanılmasından sonra yeni bir âlem (dünya) doğmalıdır, doğar. Yoksa başlı başına bir zafer, boşa gitmiş bir gayret olur.” (Mustafa Kemal Atatürk/Ankara, 16 Eylül 1921)

Zaferi ileri ufuklara ulaşmak için bir araç olarak ele alan Atamız, sürekli başarıdan başarıya koşmamızın gereğini çok güzel ifadelerle dile getirmiştir.

Önerilen Makale

Atatürk sevgisinin önünde kimse duramayacaktır

Şimdi birilerinin aklına “Uğur Kepekçi neden bir haftadır Atatürk’le alakalı makale yazıyor?”  Diye bir soru …