Geçtiğimiz günlerde Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Eyercioğlu’nun Hatay bölgesinde yaptığı Yerel Seçim çalışmalarına iştirak ettik.
Bölge izlenimlerimi sizinle paylaşarak hem seçim dolayısıyla bölgedeki kamuoyunun nabzını hem de gördüğümüz bazı manzaraları paylaşarak bölge halkının sesine tercüman olmaya çalışacağım.
Üzerinden 1 yıl zaman geçen 6 Şubat depreminin yaralarının sarıldığını, bölgede yaşayan insanların yaşam şartlarının kolaylaştırıldığını söylemek isterdik. Ama maalesef Hatay merkez, Samandağ, Gaziantep/Nurdağı’nda yaptığımız bazı ziyaretlerde özel araba ile yolculuğun dahi zor olduğuna şahit olduk.
Bölgede ana yolların dahi akışının sürekliliğinin sağlandığını iddia etmek mümkün değil. Hatay bölgesine 2 hafta ara ile yaptığımız ziyaretlerde hem gece hem de gündüz şahit olduğumuz manzara aynı manzaradır.
Samandağ’da bilinen bir adrese ulaşmak için hangi yoldan gidebileceğinizi dahi kestirmek mümkün olmuyor. Geçerliliği olan levhaya rastlamak çok zor. Bize bölgede yardımcı olan dostlarımız yol kenarlarında bulunan işaret ve adres levhalarının gerçeği yansıtmadığını söyleyince önce şaşkınlığımı gizleyemedim. Sebebini sorunca da “bu levhalar depremden önceki levhalar.” Dediklerine şahit olduk.
Özellikle Samandağ’da açık olduğunu zannettiğiniz bir yola giriyorsunuz, herhangi bir uyarı levhası görmediğiniz için bir anda ya karşınıza bir yıkım çalışması çıkıyor ya da yolun sonunun olmadığını ya da yolun ortasında derin bir çukur olduğuna şahit oluyorsunuz.
Hele bir de Nurdağı’na konteynır yaşam alanlarının bulunduğu yerlere yağmurlu bir gecede yolunuz uğrarsa, çamurlu yollarda adres bulmaya çalışırsanız, kazara girdiğiniz hangi yolun açık hangi yolun kapalı olduğunu belirten levhaların olmaması yüzünden, yerleşim alanına girmenin ayrı bir dert çıkmanın ayrı bir dert olduğuna şahit olursunuz.
Kimse kusura bakmasın, yollardaki basit çukurları dahi düzeltecek, düzenli ve geçerli işaret levhalarını değiştirecek, trafiğin akışını sağlayacak, işleyen bir belediye ya da hükümetle alakalı hizmeti göremedik. Velhasıl “Baba Devlet” anlayışını, çağrıştıran bir şeyle karşılaşamadık.
Şimdi birileri yaşanan felaketin büyüklüğünün arkasına sığınıp, yeni şehirleşmenin planlandığından, yapılan yeni yerleşim yerlerinin inşaatından bahsedip başarı hikâyesi üretmeye kalkışmasın.
Gördüğüm kadarıyla bölgede yaşayan halk zor şartlar altında yaşamaktadır. Yukarıda bahsettiğim şeyleri bile düzene koymak, basit bazı dokunuşlar, halkımıza kaybettiklerini geri getirmeyecek ama moral değerlerini yükseltecektir.
Bölgede yaşayan halkımız genel durumdan şikâyetçidir. Sesini duymayan, kendi eliyle seçtiği belediyelere ve hükümete itirazını 31 Mart seçiminde sandıkta vermeye hazırlanmaktadır.
Önceki yıllarda bölgeye yaptığımız ziyaretlerde halkın eskiden daha “geleneksel siyaset” yaptığını görüyorduk. Yani dedesinin, babasının partisi neyse körü körüne onu destekleyen bir zihniyet hâkimdi.
Şimdiki tablonun böyle olmadığını gördük. Seçmen, bırakın dedesinin babasının partisini desteklemeyi, kendisinin yıllarca siyaset yaptığı partisini bile değişmeye hazırlanıyor. Ben bölgede değişimin ayak seslerini duydum. Duymayanlar da 31 Mart seçiminin sonuçlarını görünce; halkımızın “geleneksel siyasetten” vaz geçmeye başladığını göreceğine inanıyorum.