Mustafa Kemal’in askerleriyiz

Makalemizin başlığı çok kişinin aşina olduğu bir slogandır. Bu sloganı yıllar önceden çok duyduk.

Açık ve net olarak söyleyeyim ki, bu sloganı ilk duyduğum günde benim ruh dünyamda hiçbir karşılığı olmadı. Bu slogana da bu sloganı dillendirenlere de bir türlü sempati duyamamıştım.

Ama bugün “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganının, slogandan öte bir şey olduğunu, gönül dünyamda olan karşılığını ve yaşadığım devrimi sizlerle paylaşmak istedim.

Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızı tanımaya ve onu anlamaya başladığımız dönemlerde (yaklaşık 40 yıl önce) Rahmeti Celal Mısır Hocamıza “Bize Haydar Hocayı anlatır mısınız?” diye bir soru sormuştum.

Verdiği cevapta dün gibi hatırladığım o ifade şuydu: “Haydar Hocayı sözle anlatmak çok zordur. Onu siz yaşadıkça daha iyi anlayacaksınız. Ancak şunu bilmenizde yarar var. Haydar Hoca, gelecekte içi boşaltılmış kavramların içini gerçek anlamlarıyla dolduracak” demişti.

Gerçekten de yaşadıkça kavramların içinin boşaltıldığını, doğru söylenmiş kavramların dahi zamanla içerdiği anlamlarının değiştiğini anlamaya başladık. Hatta kavramlardaki bu sıkıntının her dönemde yaşandığını “kavram kargaşası” diye bir terimin varlığını, bunun ne anlama geldiğini de anlamaya başladık.

Haydar Baş Hocamızla yaşadığımız her zaman diliminde, içimizdeki çelişkilerin birer birer yerini doğru bilgilere terk ettiğine şahit olduk.

Kavram kargaşası ve çelişki yumağından biri de sloganlara hapsedilen “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” ifadesidir.

Çocukluk dönemimizden itibaren onun aziz ruhunu ve yaptığı destansı mücadeleleri anlamaktan aciz olanların verdiği tahribat bir yandan, düşmanlık eden İngiliz ve Yunan ajanlarının etkisi altında kalmış cahiller bir yandan onu yok etmeye çalıştılar.

Seksenli yıllarda öğretmen bir komşumla konuşuyoruz. Okula bir müfettiş gelecekmiş. “Okul idaresi bizden dersin adı ne olursa olsun müfettiş geldiğinde mutlaka Atatürk’ün adının geçmesini istiyorlar. Öğretmenler kara kara düşünüyor ve işleyeceği dersle alakalı Atatürk’ün bir sözünü araştırıyor. Hadi diğer derslerle alakalı sözleri bulduk. Peki, Uğur Bey, beden eğitimi dersi işlerken müfettiş gelirse ne yapmalı? Komik ama başlı başına bir sorun.” Başladık düşünmeye, sonunda onun da yolunu bulduk. “Değerli öğretmenim, önceden çocuklara öğretin. Müfettişin yanınıza geldiğini görürseniz birden bağırın; ‘Atatürk ne demiş, ilk hedefiniz Akdeniz’dir ileri.’ Çocuklar da karşı tarafa koşsunlar. Böylece denetlemeyi geçersiniz” fikrini verdik.

Bu kafayla ilk-orta-lise eğitim çağındaki bir gencin zihnine, hayaline Atatürk bilinci ve fikri yerleştirilmedi.

Bunlar sıradan şeyler değildir. Bu yapılanlar planlı bir şekilde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü anlamının, gayesinin, ruhunun yok edilmeye çalışıldığı dönemlerdir. Sonraki dönemlerde de sözde yapılan bu yanlışların intikamı alınırcasına gelen vurmuş, giden vurmuş, Atamızın aziz ruhu incitilmiştir.

Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın “Hoş Geldin Atatürk” eseriyle birlikte gerçek Atatürk anlaşıldıkça, yakından uzaktan alakası olmayan eylemlere ve slogana hapsedilen bu kavramın da içi doldurulmuş oldu.

“Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyen onun yolundan gitmeli, ilkelerini hayallerini gerçekleştirecek kemale ermelidir. Onun davasını canından aziz bilmeli, canını bile verebilmelidir.

“Mustafa Kemal’in askerleriyiz” demek, Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın tarif ettiği ve BTP lideri Hüseyin Baş’ın yılmadan korkmadan yürüdüğü yolda yürümektir.

“Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sözünün anlam bulduğu yer BTP kadrolarının bulunduğu yerdir.

“Mustafa Kemal’in askerleriyiz” demek, yeniden Kuva-yi Milliye hareketini başlatan BTP kadrolarına ve Av. Hüseyin Baş’a çok yakışmaktadır.

Önerilen Makale

Güneş balçıkla sıvanmaz

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, dünya tarihinde eşine rastlanmayan bir milli mücadeleyle bizlere üzerinde yaşayabileceğimiz bir …