Sanal âlemden biraz uzaklaşalım

Bir önceki yazımızda, sosyal medyanın bizlere ne kazandırdığı, ne kaybettiği noktasında bazı tespitler yapmıştık. Faydasından daha ziyade, zararlarını dile getirmiştik.

İletişim çağında, elbette sosyal medyanın ya da akıllı telefonların hayatımızdan çıkarılması, ya da uzak durulması imkânsız ama biz burada ölçülü davranmanın gerekliliğini dile getirmek istedik.

Yaşadığımız sosyal hayat; insanları daha kolaycı, daha bencil bir yapıya kavuşturduğu için insanımız daha az çaba ile elindeki cihazla, sözüm ona dünyayı avcunun içine almakta, işin erbabından doğru bilgeye ulaşmak yerine; hem cehlini gizlemek, hem de nefsini tatmin etmek yoluna gitmektedir. Bu yolla zihni bilgi kirliliğiyle dolmakta; gönlü yanlış sevdalara, boş uğraşlara kaymaktadır.

Geçtiğimiz Cuma günü, Cuma namazı için camideyim. İmam vaaz ediyor ancak cemaatin gençleri, bazı iş adamları; ellerinde cep telefonu, imamın nasihati yerine kendi âlemlerinde seyrediyor, elindeki cep telefonuyla…

Ezan okundu, cumanın ilk sünneti kılındı. İmam hutbeye çıktı tekrar eller cebe, telefonlarla uğraşa devam…

Bir cenaze merasimindeyim; bir yandan vefat eden defin oluyor, tefekkürün en mükemmelinin yapılacağı yerde; yine eller, gözler ve zihin telefonda. İmam bağırıyor; “Cemaat Allah için okunan Kur’anı dinleyin.”

Gelelim işyerlerine: Personel elinde cep telefonu, kendi halinde her biri bir köşeye çekilmiş, işyeri sahibi aman müşteri gelsin para kazanalım diye çırpına dursun, müşteri ilgisizlikten alışveriş yapmadan dükkânı terk etmekte.

Evler daha mı iyi? Daha kötü, daha kötü…

Babanın âlemi farklı, annenin gündemi farkı, kızın gündemi farklı, oğlanın gündemi farklı; her biri evin bir köşesinde, elinde cihazı kendi âleminde. Küçük bebeler zaten güvende(!) doğduğundan beri telefon ve tabletle çok yakın ilgisi var. Dili henüz yeni dönmeye başlarken çizgi filim kahramanlarının adını çok güzel söyleyebiliyor.

Sokaklar daha mı farklı? Allah muhafaza, araba falan kullanıyorsanız cadde ve sokak aralarından her an elinde telefon olan biri çıkabilir. O sizi fark etmez. Siz onu fark edecek ve koruyacaksınız yoksa kazaya kurban gidecek.

1,5 – 2 yaşlarında bir çocuk caddede bağırarak ağlıyor. Ama avazı çıktığı kadar… Biraz yaklaştım. Çocuk yeni konuşuyor. Anlamaya çalıştım.  “yutubumu açın” babası “yavrum burada internet bağlantısı yok” çocuk ağlamaya bağırmaya devam “ben yutubumu isterim, yutubumu açın”

Beyler, bayanlar; gençler, ihtiyarlar; en azından çoluk çocuk evlerinizdeyken, telefonlarınızı bir süre diğer odaya koyun, sessize alın ya da kapatın. Kendinize ve ailenin diğer fertlerine zaman ayırın. Bu kadar koparmasın sizi sanal âlemler, gerçek âlemlerden… Sonra acısını hep birlikte çekeriz haberiniz olsun.

Birazcık tefekkür edebilmenizi sağlayabildikse ne mutlu bize, sağlıcakla kalınız.

UĞUR KEPEKÇİ

02 TEMMUZ 2018

 

 

 

Önerilen Makale

Atatürk’ün mersiye yazdığını duydunuz mu?

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Aziz Atatürk hakkında ömrümüz boyunca makale yazsak konuşsak Onun vatanımıza, milletimize …