Kime benzediğinizi merak ettiniz mi?

İnsanlar genel olarak eylemleriyle ve söylemleriyle birilerini taklit ederler. Fıtrattan gelen bazı özellikleri de taşıyan insanların, eğitimle değişime uğrayabildikleri de ispat edilmiş bir gerçektir. İlk insandan bu yana gönderilen ilahi kitaplar, peygamberler ve bazı seçilmiş kullar bu değişimin kodlarını insanlara taşımış örnek olarak da yaşamıştır.

İnsanlık tarihi tam olarak bilinmese de milyarlarca asırdır yaşanan olaylar sayesinde bazı kişiler gerek iyilik gerek kötülük konusunda bir model olmuş bir duruş sergilemiştir. Böylece her insan kalbindeki imanı önce zihninde düşünceye sonra eyleme dönüştürerek amacını gerçekleştirmeye çaba göstermiştir.

Bunu ortak bir paydada toplarsak, tarafların adı ilahi kitabımızda hak ve batıl mücadelesi olarak ortaya konmuştur. Bu gerçek İsra suresi 81. Ayette şöyle dile getirilmiştir: “De ki: “Hak geldi, bâtıl yok olup gitti. Zâten bâtıl mâhiyeti gereği yok olup gitmeye mahkûmdur!”

İmani mücadeleler bazı dönemlerde çok çetin geçmiş olup gelecek çağlara damga vurmuştur. 10 Muharrem Hicri 61 de Kerbelâ hadisesi evvelinde ve ahirinde yaşanan olaylarla kıyamete kadar gelecek zamanlarda insanlara örneklik teşkil etmiştir.

Peygamberimizin ahirete göçüyle başlayan sıkıntılı dönemden sonra İslam’ı ortadan kaldırma faaliyetleri hız kazanmıştır.

İmam Ali Aleyhisselamın halifeliğinin gaspıyla başlayan halifeler döneminden itibaren her geçen gün ölçüler sapmış, sapıklığın önünde engel olan Kur’an ve Ehl-i Beyt’e saygısızlık her geçen gün artmaya devam etmiştir.

Kerbelâ’da Peygamber evlatlarının topyekûn soykırıma uğratılması karşısında İmam Hüseyin Aleyhisselamın kıyamı, mücadelesi ve şehadeti insanlık tarihine yeni kavramlar kazandırmıştır.

Kerbelâ ile iki karakter oluşmuş, kıyamete kadar devam edecek bir duruş meydana çıkmıştır. İmam Hüseyin Aleyhisselamın duruşuna “Hüseyni duruş” lanetullah Yezid bin Muaviye’nin davranışına da “Yezidilik” denmiştir. O gündür bu gündür kötülük eden birine sıfat olarak Yezid denmiştir.

Biraz da bu iki karakterden bahsedelim:

Hüseyni duruşun sahibi İmam Hüseyin Aleyhisselam; Peygamber Efendimizin oğlum dediği torunu, İmam Ali ve Hz. Fatıma Aleyhisselamın evlatları olup ismi yüce Allah tarafından konulan, doğumundan şehadetine kadar bir an olsun hak ve hakikatten sapmayan bir karakterdir. Onun tarifiyle “Hakkın hatırını halkın hatırından üstün tutandır” İmam Hüseyin Aleyhisselam.

Yezit, Peygamberimizin döneminde sürekli müşriklerin liderliği yapmış Ebu Süfyan ve Karısı (Hz. Hamza’yı şehit ettiren) Hint’in torunu, Muaviye’nin oğludur. Ebu Süfyan’dan itibaren her dönemde bu lanetli soy Hak ve hakikatin, Muhammed ümmetinin baş belası olmuştur. Yezit; haksızlığın, dönekliğin her türlüsünü yapan, para ve şöhret için hiçbir namussuzluktan kaçınmayan, en yakınlarıyla ve hayvanlarla zina eden, sürekli şarap içip sarhoş gezen bir mahluktur.

Bu karakterler her dönemde var olmuş, her zamanki gibi Hüseyniler azın azı Yezidiler çoğun çoğu olmuştur. Hüseynilik doğruluk, iyilik, çaba ve fedakârlık gerektiren bir karakter olduğu için her dönemde sayıları az olmuştur.

Yezid karakteri ise elde edilmesi kolay olan kötülerin tercih ettiği bir karakterdir. Bunlar her dönemde menfaati ve bencilliği ön plana çıkartan kişiler olduğu için her yerde hakim güç sahibi olmuşlardır.

Bu bilgiler ışığında Hak ve hakikat aynasının karşısında kendimizi sorgulayıp bakalım, daha çok kime benziyoruz?  Hüseyni miyiz, yoksa Yezid’e mi benziyoruz?

Önerilen Makale

Atatürk’ü anlamak ve Atatürk gibi düşünmek

Gerek ekonomide gerek adalette gerek iç siyasette gerek dış siyasette gerek din-devlet ilişkilerinde yaşanan sorunların …