Meal okuya okuya sapıtanlar

Bundan yaklaşık 50 sene önce lise yıllarında dini konuda bir akımın başladığına şahit olmuştuk. Dini ve milli yayınların çok az olduğu bir dönemdi o zaman. Lise 2. Sınıfta okul müdürümüz Mehmet Memiş hocamız gençler içinden ilgili gördükleriyle özel olarak ilgilenirdi.

Elinde bir tane Prof. Dr. Ali Fuat Başgil’e ait küçücük bir kitap vardı. Adı “Gençlerle Baş Başa” idi. Bu kitap elden ele dolaşırdı. Bize de okumamız için bu kitabı bir süreliğine vermişti. Demem o ki dini konuda bize ulaşan çok sayıda kaynak yoktu o zaman. Lise yıllarımızda gençler arasında “Kur’an’ı mealinden okumak, anlamak ve yaşamak gerekir” diyen bir akım başladı.

O zaman büyüklerimiz bize “sakın bu akıma kapılmayın Kur’an kişinin kafasına göre anlam çıkartacağı bir kitap değildir. Eğer herkesin kafasına göre okuyup anlam çıkartmasına müsaade edilseydi, Peygambere vahiy yoluyla değil de başka şekilde gelirdi. 23 senede tamamlandığına göre Allah bir ağaçtan meyve gibi yılda bir emirlerini yetiştirir ya da gökten melekler onu sayfa sayfa insanlara indirirdi onlar da kafasına göre yaşardı. Kur’an’ı mutlaka kendi lisanımızda anlamalıyız ancak ondan her önüne gelen bir hüküm çıkartmamalıdır. Bunun için de Peygamber ve Peygamber varisi kâmil insanlara ihtiyaç vardır.” Demişlerdi.

Büyüklerin bu öğütleriyle çok şükür sapık bir akıma kapılmadan bir ömür sürdük Elhamdülillah. O gündür bu gündür sözüm ona Kur’an meali okuya okuya dinden çıkan sapıtan çok kişiyle karşılaştım.

Bu makaleyi yazmama sebep olan hadise ile geçmişte yaşadığım ilginç örnekleri sizlerle paylaşayım müsaadenizle:

Geçtiğimiz günlerde eski bir dostumu ziyarete gittim. Kendisi çok kitap okuyan tahsilli ve mürekkep yalamış biridir. Sohbet esnasında beni şok eden bir söz etti ki hayretlerimi gizleyemedim.

“Uğur Hocam ben kendi başıma Kur’an’ın Türkçesini okumaya başladım. Bugüne kadar boşuna yaşamışım. Çok önemli gerçekler öğrendim. En önemli öğrendiğim şey dinde namazın olmadığını öğrendim. Bugüne kadar boşuna namaz kılmışım. Kur’an’da geçen namaz kelimesinin gerçek karşılığı dua etmek imiş.” Ben de “Maşallah sen yolunu bulmuşsun kimseye de ihtiyacın kalmamış” dedim ve ayrıldım.

Üniversitede eğitim teknisyeniyken yaşadığım iki olayı da aktarayım: Üniversite öğrencisi bir genç Kur’an’da “Allah’ın dini dünyaya hâkim oluncaya kadar cihat edin” (Bakara / 193-Enfal/39) ayetini düşünmüş taşınmış. Cumhuriyet rejiminin kâfir düzeni olduğuna karar vermiş. Bu düzene ait şeyleri tahrip etmek bana göre cihattır demiş. Başlamış üniversitenin bazı aletlerini tahrip etmeye, gece bağ bahçe eline ne geçerse zarar vermeye. Yaptığım görüşmeler neticesinde onu bu yanlış fikrinden zorla vazgeçirmiştim.

Bir başka olay bu daha ilginç üniversitede bir öğrencimin yakın arkadaşı hukuk fakültesinde okuyordu. Okulunda başarılı bir öğrenci olup 3. Sınıfa kadar gelmişti. Bir gün üniversiteye yanıma geldi. Ayağında bir şalvar başında takke ayağında yemeni…

“Ne bu halin?” diye sordum. “Uğur hocam ben okumayı Allah rızası için bıraktım. Çünkü avukat ya da hâkim olursam ‘Allah’ın hükmüyle hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendisidir.'(Maide/44) Ayetine muhalefetten kâfir olmamak için hukuk fakültesini bıraktım” Bu delikanlıyı ne yaptımsa ikna edemedim. Senelerdir nerededir ne haldedir bilgim yoktur.

Elbette rehberimiz Kur’an ve Peygamberdir. Kur ‘ansız yol bulunmaz. Ve Kur’an mutlaka anlaşılmalıdır. Ama Kur’an herkesin kafasına göre hüküm çıkartacağı bir kitap değildir. Sözüm ona Kur’an meali okuya okuya sapıtan örnekler o kadar çok ki; Kur’an’ı kafasına göre anlamaya çalışan, namazsız, oruçsuz, hacsız, zekâtsız, velhasıl imansız o kadar çok kişi var ki etrafımızda. Allah onlara hidayet versin, onları bu duruma düşürenlere de layık oldukları azabı versin.

Önerilen Makale

Ufkun ötesini görebilmek

Gazi Mustafa Kemal Atatürk 1930 senesindeki bir konuşmasında “Yolunda yürüyen bir yolcunun, yalnız ufku görmesi …