Sosyal hayatta insanların gittikçe yalnızlığa sürüklendiği, sosyal münasebetlerin gittikçe zayıfladığı ve hatta kopma noktasına geldiği zaman dilimlerini yaşıyoruz. Her geçen gün daha kötüye giden bu durumu, dini bayramlarda daha belirgin olarak hissetmeye başladık. Bu yazımızı okuyan her kardeşimiz, sadece kendi hayatını ve çevresini muhasebe etse rahatlıkla ne demek istediğimizi anlayacaktır. “Arife tarif gerekmez”, malumunuz…
Dini bayramlarımızın, milletimizin kültüründeki yerini inkâr edemeyiz. Bayramlarda da en çok akraba ziyaretlerinin yoğunlukta yaşandığını, bilmeyenimiz yoktur. Ancak nerede eski bayramlar diyecek kadar geçmişe özlem duymanın arttığı gibi ilişkilerin de zayıfladığı görülmektedir.
Bir önceki dini bayram ile en yakında yaşadığımız dini bayramı; ziyaret ve muhabbet olarak kıyaslayın! Siz kaç akraba ve dost ziyareti yaptınız? Sizi kaç akraba ya da dostunuz ziyaret etti?
Genel olarak oranların gittikçe düştüğünü, ziyaretlerin dahi Allahın rızasından çok menfaat eksenli olduğunu görüyoruz. Akraba ziyaretini yüce Allah emretmesine rağmen bu konudaki emri yerine getirmemenin maddi manevi cezası olarak fertten topluma yansımalarını görmekteyiz. Bu dünyadaki yansımaları; maddi olarak yalnızlık, manevi olarak da huzursuzluk ve düşmanlık olarak tecelli etmektedir. Ahretteki cezasını da öbür âlemde göreceğiz. Akrabalık ilişkilerine önem verilmesini yüce Allah Kuran’da emir buyurmaktadır:
“Muhakkak ki Allah adaleti, ihsanı, akrabaya karşı cömert olmayı emreder; hayâsızlığı, kötülüğü ve zorbalığı yasaklar. İşte Allah, aklınızı başınıza alasınız diye size böyle öğüt veriyor.” (Nahl suresi / 90. Ayet)
Sıla-i Rahim
Anne, baba ve akrabayı ziyaret etme, akraba ilişkilerini kuvvetlendirme manasına gelen ve İslami bir terim olarak kelime dağarcığımıza giren, sıla-i rahim; toplumun birlik ve barışı, nesillerin geleceği için çok önemlidir. Bu davranış biçimi ilahi buyruklarla desteklenmiştir.
Ama ne yapalım ki her konuda işin aslından uzaklaşma olduğu gibi sıla-i rahim meselesinde de gereken hassasiyet gösterilmemektedir.
Sevgi ve dostluklar paylaştıkça arttığına göre, dostlukların ilk başlangıç noktası da mutlaka akraba ilişkileri ile olmalıdır. Sıla-i rahim ilişkileri kişiye hem bu dünyada dayanışma ve huzur açısından fayda sağladığı gibi, aynı zamanda da kişiye Cennet saadetini kazandırmaktadır.
Halit b. Zeyd (Ebu Eyyüb el-Ensarî) hazretlerinden rivayet edildiğine göre bir adam Hz. Peygamber’e gelerek: “-Yâ Rasulallah; beni Cennete sokacak bir ibadet söyler misiniz?” dedi… Rasulüllah şu cevabı verdi:
“Allah’a ibadet eder ve O’na hiç bir şeyi ortak koşmazsın, namaz kılar, zekât verir ve sıla-i rahim edersin” (Buhari / Zekât, 1)
Akrabaya verilen sadakanın daha faziletli olduğu da bir başka Hadisi Şerifte haber verilmiştir:
“Yoksula yapılan sadaka bir sadakadır. Bu sadaka akrabaya yapılmışsa iki sadaka demektir. Biri sadaka, diğeri sıla-i rahimdir ki bu da sadaka sayılır” (Tirmizi / Zekât, 26).
Akrabalık ilişkilerin düzene binmesi için de ciddi uyarılar mevcuttur. İmam Cafer Es-Sâdık (a.s.) akrabaların birbirinin haklarını gözetmediği taktirde başlarına gelebilecek belalar sayesinde düşmanların dahi sevineceğini ancak şu davranışları sayesinde bu musibetten kurtulacağını haber vermiştir: “Akrabalar üç şeyi gözetmedikçe zaafa uğrayıp başlarına gelene düşmanlarının sevinmelerinin ezikliğini hissederler: Dağılmamaları için hasedi terk etmeleri, yakınlığı korumak için iyi ilişki kurmaları ve izzet ve kudretten yararlanmak için yardımlaşmaları.” (İmam Cafer Es-Sâdık / Prof. Dr. Haydar Baş / sayfa 559)
Dikkat edilirse imam Cafer Es-Sâdık (a.s.) aslında bu uyarı ile sıla-i rahmin tesisi ile kişinin neler elde edeceğini haber veriyor. Hasedi terk etmekle birlik, iyi ilişki kurmakla yakınlık, yardımlaşma ile de güç ve şeref elde edileceğini haber vermektedir.
Peygamberimiz(s.a.a.) akrabalık ilişkilerine o kadar önem vermiştir ki, terkinin cennete girmeye mani olacağı ikazında bulunulmuştur;
“Akrabalık bağlarını kesip koparan kimse Cennete giremez” (Buhari, Edeb, 11);
Yaşadığımız sosyal hayatta, farklı sebeplerden dolayı da olsa, akrabalık ilişkilerinin pek de düzenli işlediğini söyleyemeyiz. Bu düzensizlikte genellikle suç başkalarında aranılır. “Ben akrabalarımla ilişkiyi kesmedim, o kesti” bahanelerine sığınılır.
Bakınız bu konuda da Peygamberimiz(s.a.a.) çözümü sunmuştur;
“İyiliğe benzeri ile karşılık veren kişi, tam anlamıyla akrabasını görüp gözetmiş olmaz. Hakiki sıla, kişinin kendisi ile ilgiyi kesenleri görüp gözetmesidir” (Buharî, Edeb, 15)
İlahi buyruklar her ne sebeple olursa olsun sıla-i rahmin terk edilmemesini istiyorsa, mutlaka hikmetlerinin olduğunu düşünmeliyiz. İlahi buyrukların her biri insanlığının yaşamını huzurlu, müreffeh ve sağlıklı olarak geçirmesini temin için yol haritası hükmündedir. Hikmetini bilsek de bilmesek de mutlaka insanlığın yararına olduğu emirlerdir.
Biz bu yazımızda ilahi buyruklardan sıla-i rahim hakkında bilgiler aktarmaya çalıştık. Gördük ki toplumun can suyu hükmünde olan sıla-i rahmi terk eden toplumun sosyal dengesi bozuldu. Cezasını da fertten topluma çekiyoruz.
Çaresiz değiliz, çare yine sizsiniz. İlk hayırlı adımı siz atın, her konuda olduğu gibi çare dalga dalga sizinle yayılsın. Huzur ve bereket tılısımında sizin de payınız olsun.
Bayramları, düğünleri, hastalıkları, cenazeleri ya da aklınıza gelebilecek herhangi bir olayı vesile kılarak sıla-i rahim meselesinde bir fedakârlık yapın. Akrabalarınızı ziyaret edin, dostlukların artmasına katkı sağlayın. Bırakın sizi anlamak istemeyenler anlamasın, bırakın sizin engin hoşgörü ve merhametinizi idrak edemeyenler, idrak edemesin. Önemli olan yüce Allah’ın ve Resulünün sizden hoşnut olmasıdır. Önemli olan sizin iyilik ve güzellikte bir çığır açılmasına vesile olmanızdır. Bu kutlu çığırın açılmasına sebep olacaklara bir müjde ile yazımızı bitirelim:
“Kim İslam’da iyi bir çığır açarsa açtığı çığırın ecri ve kendisinden sonra, onunla (o çığırla) amel edenlerin ecirleri, sevaplarından hiçbir şey eksilmeden ona aittir. Kim de İslam’da kötü bir çığır açarsa, açtığı çığırın günahı ve kendisinden sonra onunla amel edenlerin günahları, günahlarından bir şey eksilmeden ona aittir.” (Riyâzu’s-Salihîn/ 19, bab. 172. hadis, s. 158)
Uğur Kepekçi
İcmal Dergisi / Temmuz