İlim öğretene köle olunur

Bir toplumun yücelmesi, o toplumun, ilim öğrenen ve öğreten fertlerine bağlıdır. Yüce dinimiz İslam’ın yüce kitabı Kur’an’ı Kerimin nazil olan (indirilen) ilk ayeti “Yaratan Rabbinin adıyla oku” diye başlamıştır.

Allah’ın (cc) ilk emri “oku” olmasına rağmen maalesef kullar, okumaya hiçbir dönemde fazla önem vermemiştir. Her çağda okumayanlar kendilerine bir bahane üretmiş, bir şekilde okumamışlar ve böylece de hakikati layıkıyla anlamamışlar. Okuyan fertler ve toplumlar ise gerek ahlak, gerek inanç, gerek kültür, gerek kudret olarak güçlü ve mutlu olmuşlardır.

İslam’ın ilk yayılma dönemlerinde, savaş sonrası esir düşen müşrik ordularının askerleri, Müslüman halka okuma yazma öğretme karşılığı serbest bırakılmıştır.

İlim şehrinin kapısı hükmünde olan Hz. Ali (as) “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” buyurarak, ilme ve öğretene duyulması gerek saygıyı işaret etmiştir.

Hz. Ali (a.s.)’ın kölesi olurum diye yücelttiği öğreticiler, maalesef toplumda gereken ilgi ve saygıyı görmüyorlar.

Şöyle bir hafızalarınızı yoklayın. 50 yaş ve daha üstü olanlar daha iyi bilir. Bir okula, bir işe, bir öğreticinin yanına konan çocuk, babası tarafından “eti senin, kemiği benim” diye teslim edilirdi. Çocuk öğrenmenin zorluğuna katlansın, öğretene saygı duysun; zorlanınca öğrenmeyi bırakmasın, mantığı güdülürdü. Çocuk da öğrenmek için ayrıca bir çaba ve öğretene saygı gösterirdi.

Zaman değişti, şimdi öğrenmek maksadıyla bir okula, bir işe, bir hocanın eli altına teslim edilen çocuğa hele bir söz söylensin; çocuğun velisi, baskına gelir maazallah. Ya da öğrenmeye gelen, öğretene bırakın köle olmayı; her türlü saygısızlığı yaparak, dayak bile atabilmektedir. Bu şartlarda öğreten nasıl öğretsin, öğrenen nasıl öğrensin. Çünkü bilene saygı kalmadı devrimizde.

Eğitim camiasında öğrencisinden dayak yiyen öğretmenlerimizin yanında; canımızı emanet ettiğimiz doktorlarımız, sağlık personelimiz, hastası tarafından hakaret edilip, darp edilip, canına kıyılmaktadır. Toplumun hali maalesef böyledir.

Her şeye rağmen çözüm meydanda ve önümüzdedir. Her fert kendine hayırlı bir şey öğreten kimseye minnet duymalıdır. Öğretene köle olunmasına gerek yok; şükran duyulmalı, saygı duyulmalıdır. Böylece öğreten, duyulan sevgi ve saygı sayesinde moral bulacak, güç kazanacak; ilim, irfan öğretme görevine zevkle devam edecektir.

Eğitim ve öğretimin seviyesini arttırmak çabasında olan sorumlular, bu mantıkla öğreten ve öğrenen arasındaki sevgi ve saygı köprüsünü kurarak; fertten topluma mutluluğu ve gelişmeyi sağlayabilirler.

Uğur Kepekçi

02.08.2018

Önerilen Makale

Atatürk sevgisinin önünde kimse duramayacaktır

Şimdi birilerinin aklına “Uğur Kepekçi neden bir haftadır Atatürk’le alakalı makale yazıyor?”  Diye bir soru …