Nefisle mücadele zor iştir

Nefsimizle yapacağımız mücadelede başarı elde etmek için nefsimizin kötü emellerini, kötü tuzaklarını bilmek zorundayız. İnsanoğlunun nefis iklimi öyle bir muammadır ki gerek iyi gerek kötü huyların tamamını tohum hükmünde içinde taşır.

Her tohum karakter yapısına uygun ortamı bulduğu anda yeşermeye ve meyve vermeye başlar. Kimi tohum kuru ortamı, kimi tohum sulu ortamı, kimi tohum nemli ortamı, kimi tohum sıcak ortamı, kimi tohum soğuk ortamı sever ve o iklime ve ortama ulaştığı an; çatlar ve içindeki maharetini, karakterini açığa vurur.

Tohumlar, vasfına uygun meyveler verir ya acı ya da tatlı…

Tohumları, “isyan ve itaat” gruplarında ele alacak olursak; kötü ahlakın özelliklerini taşıyan tohumlar, isyanla kötülükle alakalı davranışları meydana çıkarır. Güzel ahlakın özelliklerini taşıyan tohumlar ise iyilik ve itaatle alakalı davranışlar meydana çıkarır.

İşte insanın güzel ya da çirkin davranışları, içinde var olan tohumun çekirdekten meyveye dönüşme halidir. İnsana düşen vazife; güzel ahlak tohumlarını yeşertecek ortamlar sağlamak ve verimli meyveler vermesi için gerekli bakımı yapmaktır.

Nasıl ki bir tohumun meyveye dönüşmesi için ekimden mahsul toplamaya kadar yapılması gereken bütün zirai mücadele eksiksiz yerine getiriliyorsa. Soğuktan, sıcaktan, zararlı haşerelerden, hastalıklardan korunuyorsa. İhtiyacı olan sulama yerinde ve zamanında yapılıyorsa. İnsanın da güzel ahlaka erişmesi faydalı bir insana dönüşmesi için nefsinin ilahi yollarla tezkiye ve terbiye edilmesi lazımdır.

İyilik tohumları uzun soluklu bir çabayla, kötülük tohumları ise kendi haline bırakıldığı zaman meyve verir.

Kötü ahlak tohumları kendiliğinden bir ortam bulur, yeşerir ve isyanla, kötülükle, alakalı davranışlar meyvesi vermeye başlar. Bazı kötü davranışlar vardır ki, insanın helâkini oluşturur. Bunlardan sakınılmadığı takdirde oluşacak ferdi ve toplumsal tehlikeler, içinden çıkılmaz hal alır ki bu da toplumsal felaketlere sebebiyet verir.

Bugün yaşadığımız sorunun kaynağı da budur. Dindarlık söylemiyle idareye ve sermayeye sahip olan sözde dindarlar, genel anlamda sınıfta kalmış kötü örnek oluşturmuştur.

Sözde dindarlar, ellerine geçen fırsatlarla dünyayı cennete çevirme imkânı olduğu hâlde elde ettiği güçle birlikte kalbinde gizlediği kötülükleri yaşama imkânı bulunca, dünyayı cehenneme çevirdiler. Demek ki asıl mesele kişinin kendi nefsiyle olan cihadını kazanmaktır.

Nefisle mücadele gerçekten de zor bir iştir. Bu mücadele, uzun soluklu bir mücadele olup son nefese kadar sürecek çetin bir mücadeledir. Onun içindir ki Âlemlere Rahmet Hazreti Muhammed (s.a.a) Tebük seferinden dönerken şehrin girişinde ümmetine şu mesajı vermiştir:

“Ey ashabım, küçük savaştan büyük savaşa dönüyoruz.” 

Ashap sorar;

“Ya Resülullah, bundan daha çetin bir savaş var mı ki?”

Resülullah efendimiz cevaben;

“Evet, bundan daha çetin, nefsinizle yapacağınız cihattır” cevabını vermiştir.

Rabbim nefislerimizin şerrinden bizleri muhafaza eylesin. Âmin.

Önerilen Makale

Türk milleti algı yöntemiyle mi aldatılıyor?

Gelişen teknoloji, bilgi çağı, medyanın gücü; bir yandan insanların hizmetine sunulurken, bir yandan da insanların …