Kerbela anlaşılmalıdır

Muharrem ayında cereyan eden ve Hicri 61’inci senesinde, 10’uncu Muharrem günü Hz. Hüseyin (as) ın şehadetinden sonra, Muharrem ayı hüzünle anılmaya başlanmış; bu hüzün sayesinde sevenleri tarafından dökülen gözyaşları kıyamete kadar sürecektir.

Çünkü bu ayda ve bu günlerde peygamberin torunları ve evlatları, dünyada eşi ve benzeri görülmeyen bir vahşetle şehit edilmiştir.

Elbette bu ay içerinde tutulacak oruçların, yapılacak ibadetlerin özel bazı faziletleri ve sevapları mevcuttur.

Ancak bu ayda yapılacak en önemli iş; ibadetlerin yanında, Peygamber evlatlarına reva görülen zulüm ve işkencenin mantığını kavramak olmalıdır. Muharrem ayı vesile kılınıp, Ehl-i Beyt’in ve özellikle şehitlerin şahı Hz. Hüseyin (as)’ın kıyamını anlamak adına bir gayret ortaya konmalıdır.

Hz. Hüseyin(as)’ın kıyamını anlamadan, şehit olacağını bile bile Kerbela’ya gelmesinin sebeplerini kavramadan; Ehl-i Beyt’in yolunu yol, davasını dava edinmeden kurtuluşa ermenin mümkün olmadığını öğrenmeliyiz.

Peygamberimiz efendimiz Hz.Muhammed (s.a.a.) şöyle işaret etmiştir: “Benim Ehlibeytim, sizler için Nuh’un Gemisi gibidir. Kim bu gemiye binerse kurtulur, kim bu gemiden uzaklaşırsa helak (yok) olur.” (Hakim, El Müstedrek c:3 s:343

Hz. Hüseyin(as)’a Kufe’den gelen on binlerce mektupta “gel sana biat edeceğiz, yoksa da peygamberin ahkâmı, sünnetleri yok olacak” diyorlardı.

Aslında yaşanan diğer olaylara bakılırsa, bunun bir tuzak olma ihtimali de vardı; Kufe halkının sözlerinden cayma ihtimali de vardı. Yakınları O’na “Ya Hüseyin, gitme sana bir kötülük ederler” diyerek endişe duymalarına rağmen; O, bir peygamber evladına yakışan duruşu sergiledi.

Hz. Hüseyin(a.s.) için burada kalmaktansa, davet edilen yerde şehit edilmek daha faziletliydi. O’nun duruşunun, sözünün ve davranışlarının yanında, şehadetinin dahi insanlığa vereceği bir mesaj vardı.

O, üzerine düşeni yapacak, Allah’ta O’na bir hayır murat edecekti.  Ehl-i Beyt’in hayatı kadar ölümü de mutlaka hayırlı olacaktı. Ve öyle de oldu. Yüce Allah(cc) Hz. Hüseyin (as)’ın şehadetini; önem verdiği, Muharrem’in 10’uncu günü olan Aşure gününe denk getirdi.

Böylece İmam Hüseyin (as)’ı cennet gençlerinin efendisi, şehitlerin şahı eyledi. Allah(cc) Hz. Hüseyin (as)’ın hayatından da, şehadetinden de, şefaatinden de istifade etmeyi nasip eylesin.

Ama maalesef Müslümanların büyük bir kısmı ne Kerbelayı, ne İmam Hüseyin’i, ne de İmam Hüseyin’in kıyamını anlamadan çok uzak bir düşünce ve hayat sergilemektedir.

Muharrem ayı denince acı akla gelmeli. Şehadet akla gelmeli.  İmam Hüseyin’in kıyamı akla gelmeli. İmam Hüseyin’e yapılan işkenceler, vücuduna saplanan oklar, mızraklar, sinesine aldığı yaralar akla gelmeli. Koparılan başı, başından ayrılan vücuduna yapılan işkencelerle vahşileşen imansızlar akla gelmeli. Ehl-i beyt evlatlarına reva görülen çileler akla gelmeli. Müslüman kılıklı, sahtekâr din tacirleri, kalleşler, satılıklar, dinini az bir pahaya satacak kadar alçalan şahsiyetler akla gelmeli…

“Kim Allah için sever, Allah için buğz eder, Allah için verir, Allah için vermezse imanı kemale erdirmiştir.” (Ebu Davud, sünnet, 16)

“Bir kötülük gördüğünüz zaman elle düzeltin. Buna gücü yetmezse dilinizle düzeltmeye çalışsın. Buna da gücü yetmezse kalben buğz edin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir.”(Müslim, İman 78; Ebu Davut, Salat, 232)

Bu peygamber buyruklarına göre; Müslüman olduğu halde Kerbela ve sonrasında Ehlibeyt evlatlarına yapılan zalimlikleri, akıtılan kanları, alınan canları görmezden gelip; Yezit ve taraftarlarına lanet okuyamayanların, ya da (imanın en zayıf derecesi olan) onlara buğz etmeyenlerin ne Muharremden, ne Kerbeladan, ne İmam Hüseyin’den(a.s.) alacağı bir şey yoktur. Bu biline vesselam…

Uğur Kepekçi

7 Eylül 2019

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …