Hüküm sahibi Allah’tır

Din Allah’ın kulları için emrettiği inanç sisteminin adıdır. Dinin kurallarını da Allah koyar. Çünkü hüküm sahibi olan Allah’tır.

İnandım diyen her ferdin bu çerçevede bir imana erişmesi lazımdır. İnandıktan sonra da kimsenin “ben dinin şurasını kabul ederim, burasını kabul etmem” demek lüksü yoktur.

Esas itibariyle insanın yaratılış maksadı ve yaşam gayesi Allah’a kâmil anlamda kul olmaktır.

Kulluktaki nükte, Allah için almak; Allah için vermek, yani ne yapıyorsa Allah’ın rızası ekseninde hareket etmektir.

Zariyat suresi 56. Ayet-i Kerimede de Yüce Allah “Ben, cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım” buyurmakla, hayatın gayesinin kendisine kulluk olduğunu bildirmiştir.

Kulluk ibadet hayatıyla yaşanır. İbadet kulluk iddiasının şahididir. Nasıl ki hâkim, iddia makamından şahit isterse; kulluk iddiasında bulunan kişiden de iddiasının ispatı için şahit istenir, yani ibadet istenir.

İnsan inanmak ya da inanmamak noktasında “senin dinin sana benim dinim bana”(Kafirun suresi) emri fermanı ile serbest bırakılmış.

İnandığı takdirde onu bekleyen mükâfatlar, inanmadığı takdirde de ona verilecek cezalar bildirilmiştir.

Onun içindir ki; ahirette kimsenin itiraz hakkı olmayacaktır. Yüce Peygamberimiz (sav) “dünya ahiretin ziraat tarlasıdır” buyruğu ile bu duruma işaret etmiştir.

Bu bilgiler ışığında diyebiliriz ki; insan inanmak gibi bir işe kalkıştığı zaman “inancının getirdiği sorumlulukları da üslenir.” İman teklif edilir, karşılığında tasdik ve tatbik istenir. “Hem tasdik ettim hem de tatbik etmiyorum” demek; tasdik etmedeki samimiyetsizliği gösterir.

Son zamanlarda toplumda sayıları bayağı artan bazı densizler türedi. Bazıları deist diyor bunlara…

İnandıkları anlayışı şöyle tarif ediyorlar: Bir yaratıcı tarafından yaratılıp daha sonra bu yaratıcının insanı kendi başına bıraktığını kabul eden bir felsefi akım ya da inanca sahipler. Deizm, peygamberleri, kutsal kitapları ve ibadetleri reddeder. Kendince oluşturduğu birtakım şeylerle yaşamayı tercih ediyorlar.

Bir kısmı da daha orta bir yol tercih edip diyorlar ki: “Ben Allah’a inanıyorum ama İslamiyet’teki bazı konular benim inanç ve ibadet şeklime ters gelmektedir.” Bu ifade, yukarıdaki tespitlerimiz ışığında bakıldığında; kabul görmez.

Çünkü din olarak İslam’dan başkası Allah tarafında kabul edilmeyeceği şu ayetlerde beyan edilmiştir. Al-i İmran 19. ayette “Şüphesiz ki Allah katında, yegâne Hak din, İslam’dır.”

Al-i İmran 85. ayette “Her kim İslam’dan başka bir din ararsa, o din, ondan kabul olunmaz. Ahirette ise o, hüsrana uğrayanlardandır.” Kabul edilmeyen dinin, ibadeti de kabul edilmez.

Din Allah’ındır, kuralları O koyar. Eğer her önüne gelen kendi mantığına ters geleni kabul etmeme durumuna düşerse “İslamiyet’teki bazı konular benim mantığıma ters gelmekte” derse, herkes kendisi bir mantık üretmeye kalkışırsa sayısız dinler icat olur.

Ve herkes “kendi dinini ve ibadet şeklini kendi belirler” ortaya “hilkat garibesi” bir vaziyet çıkar. Gayet doğal olarak da ahirette “hüsrana uğrayanlardan” olur. Çünkü Fatiha suresinde “maliki yevmiddin” (Din gününün sahibi ancak Allah’tır) tabiri kullanılmıştır.

O zaman bizlere düşen “Allah’ın yapın dediğini yapmak, yapmayın dediğini yapmamaktır.” İşte o zaman yapılan iş ibadet, tabi olunan da “din” olur. Gerisi lafı güzaf ve boşuna uğraştır.

Uğur Kepekçi

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …