Aidiyet duygumuz yeterince gelişseydi

Kültürel, ekonomik ve siyasal sahada yoğunluk kazanan tahribatların altında yatan asıl sebep; milleti millet yapan aidiyet duygusunun tahrip edilmesidir. Ulus olarak yaşadığımız bu sıkıntılardan kurtulmadığımız takdirde istenilen başarıları elde etmek asla mümkün olamayacaktır.

Aidiyet duygusunu kuvvetlendirmek için fertler, ait olduğu milletin değerleri ile yetiştirilmeli, kendi tarihine ve kültürüne bağlılığı sağlanmalıdır. Bu konuma gelen fertler, ait olduğu değerlerin uğruna fedakârlıklara katlanabilir. Nitekim bir milleti ayakta tutan değerlerin başında aidiyet duygusu gelir.

Gelinen durum itibariyle milletimizin aidiyet duygusunun yeterince gelişmediği gözlemlenmektedir. Millet olarak aidiyet duygusu yeterince gelişseydi;

– Vatan toprakları üzerinde dönen dolapları görür, dâhili ve harici düşmanlara karşı can siperâne bir mücadele ortaya koyardı, böylece vatan toprakları kolayca satılamazdı.

– Ait olduğu kültürü anlamış olsaydı o kültürün emri olan; “komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” buyruğunu yerine getirir, kimse evinde ya da çöplükte açlıktan ölmezdi.

– Faiz illetini hemen her eve sokan batının kapitalist ekonomi anlayışlarını ülkemize hakim kılmazdı.

– Kendi menfaatini başkasının menfaatinden üstün görmez, yardımlaşma duygusunu hâkim kılma yolunda gayret sarf ederek yaşadığımız toplum huzur ortamına dönerdi.

– Ait olduğu Türk milletinin tarihini bilseydi; AB ve ABD önünde kapıkulu gibi el açıp dilenci konuma düşmezdi.

Yapılan uygulamalar maalesef aidiyet duygusunun gelişmesi yönünde olmamış, bize ait olmayan haçlı batı kültürünün her cepheden etkisi altında kalınmış, millet olarak hiç de iç açıcı olmayan hallere düşürülmüşüzdür.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra dahili ve harici düşmanlar bu milletin fertlerinin aidiyet duygusunu tahrip etme konusunda başarılı olmuşlardır.

Türk milletinin huzuru, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin selameti için milletimizin fertlerine mutlaka aidiyet duygusu aşılanmalıdır.

Aidiyet konusunun önemini geçmişte çağın bilgesi Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızdan öğrenmiştik. Bu konu dün ne kadar önemliyse bugün de o kadar önemlidir. Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Av. Hüseyin Baş Karabük’te düzenlenen il kongresinde yaptığı konuşmada bu konunun önemine işaret etmiştir.

‘Topraklarımıza olan aidiyetlerimiz yok edilmeye çalışılıyor’

Şimdi öyle bir durumdayız ki mühendis Avrupa’ya gidiyor, iş insanı Avrupa’ya gidiyor, işsiz Avrupa’ya gidiyor. Herkes Avrupa’ya gitmenin peşinde. Herkes Avrupa’ya gittiği zaman bu ülkede kim kalacak? Hiç kimse kalmayacak. Yani bu da aslında bu ülkeyi bölmek isteyen iradenin oynadığı oyunun bir parçasıdır. Topraklarımıza olan aidiyetlerimiz de yok edilmeye çalışılıyor. Nasıl yok edecekler? Eğer bir zenginlik olursa biz ülkemizden, toprağımızdan vazgeçer miyiz? Hayır! Sefalet içinde, açlık içinde bizi bırakıyorlar ki biz bir yerlere kaçalım, bir yerlere gidelim, hayatımızı orada kuralım! Bakın ülkeden o kadar çok insan gitti ki bunların 50 sene, 100 sene sonraki nesilleri Türkçe bilmeyecek. Bugün Avrupa’da vefat eden Türk kardeşlerimizden bazıları oradaki gayrimüslimlerin mezarlarına defnediliyor, durum buna gelmiş.

‘Aidiyetlerimiz elimizden alınınca ülke bölünmeye müsait hale gelecek’

Şimdi bizim bu aidiyetlerimiz elimizden alınınca artık ülke bölünmeye ve parçalanmaya çok müsait hale gelecek. Şimdi bize düşen buna bir dur demektir. Biz yarın çocuklarımız rahat etsin istiyorsak bugün biraz rahatsız olmak zorundayız. Çalışacağız, çabalayacağız, gayret göstereceğiz ve kötü gidişata dur diyeceğiz. Eğer biz bu kötü gidişata dur demezsek yemin ediyorum bu ülkede buna dur diyecek hiçbir irade ne yazık ki yok arkadaşlar.”

Değerli dostlar, sorun meydanda çözüm çok yakınımızdadır. Geliniz aidiyet duygusunu canlandırmaya önce kendimizden sonra en yakınımızdan aile fertlerimizden başlayarak yakın çevremizi ve toplumu uyandırmaya çalışalım. Aksi takdirde Sayın Hüseyin Baş’ın dediği akıbet bizi beklemektedir.

Önerilen Makale

Ufkun ötesini görebilmek

Gazi Mustafa Kemal Atatürk 1930 senesindeki bir konuşmasında “Yolunda yürüyen bir yolcunun, yalnız ufku görmesi …