Aidiyet duygusu olmadan milliyetçilik olmaz

Bir önceki makalede Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın “ideal Türk gencinin ırkçı değil milliyetçi olmalı” ifadesini izaha çalıştık. Ancak konunun önemi sebebiyle aidiyet konusu hakkında birkaç tespit paylaşarak konumuzu tamamlamak istedik.

Kültürel, ekonomik ve siyasal sahada yoğunluk kazanan tahribatların altında yatan asıl sebep; milleti millet yapan aidiyet duygusunun tahrip edilmesidir. Ulus olarak yaşadığımız bu sıkıntılardan kurtulmadığımız takdirde istenilen başarıları elde etmek asla mümkün olamayacaktır.

Aidiyet duygusunu kuvvetlendirmek için fertler, ait olduğu milletin kendi tarihine ve kültürüne bağlılığı sağlanmalıdır. Bu konuma gelen fertler, ait olduğu değerlerin uğruna fedakârlıklara katlanabilir. Nitekim bir milleti ayakta tutan değerlerin başında aidiyet duygusu gelir.

Gelinen durum itibariyle milletimizin aidiyet duygusunun yeterince gelişmediği gözlemlenmektedir.

Millet olarak aidiyet duygusu yeterince gelişseydi;

Vatan toprakları üzerinde dönen dolapları görür, dâhili ve harici düşmanlara karşı can siperâne bir mücadele ortaya koyardı, böylece vatan toprakları kolayca satılamazdı…

Ait olduğu kültürü anlamış olsaydı o kültürün emri olan; “komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” buyruğunu yerine getir, kimse evinde ya da çöplükte açlıktan ölmezdi…

Faiz illetini hemen her eve sokan batının kapitalist ekonomi anlayışlarını ülkemize hâkim kılmazdı…

Kendi menfaatini başkasının menfaatinden üstün görmez, yardımlaşma duygusunu hâkim kılma yolunda gayret sarf ederek yaşadığımız toplum huzur ortamına dönerdi…

Ait olduğu Türk milletinin tarihini bilseydi; AB ve ABD önünde kapıkulu gibi el açıp dilenci konuma düşmezdi…

Yapılan uygulamalar maalesef aidiyet duygusunun gelişmesi yönünde olmamış, bize ait olmayan haçlı batı kültürünün her cepheden etkisi altında kalınmış, millet olarak hiç de iç açıcı olmayan hallere düşürülmüşüzdür.

Gelinen noktada milli bir siyasetten milli bir duruştan asla söz edilemez. Bu durumda milli bir siyasetten ne kadar bahsedebiliriz. Aslında milli siyasetten uzaklaşmanın emareleri kendi dışımızda çözümler aramak durumuna düşürüldüğümüzden de anlaşılmaktadır. AB politikaları bunun en bariz örnekleridir.

Kendi kültürüne güvenmeyen, kendi özünü tanımayan ve dolayısıyla aidiyet duygusuyla donanmayan bir milletin başkalarının iradesinde yok olması kaçınılmazdır.

Bu bilgiler ışığında Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın ideal bir Türk gencini tarif ederken “ırkçı değil milliyetçi olacak” tespitinin ne kadar önemli bir görüş olduğunu anlatabildik umarım. Takip eden makalelerde Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın bağımsızlık hakkındaki tespitine değineceğiz.

Uğur Kepekçi

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …