Bu gece, Alemler Rahmet Hazreti Muhammed (s.a.v.) Efendimizin dünyaya teşriflerinin yıldönümüdür. Bu sebeple bu gece “Mevlit Kandili” olarak kutlanacak ve bu hafta da Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Mevlid-i Nebi Haftası olarak çeşitli etkinliklerle kutlanacak. Bu yılkı kutlamalarda tema olarak da “Peygamberimiz ve Vefa Toplumu” ismi belirlenmiştir.
Bu vesileyle çok da muhtaç olduğumuz “Peygambere Vefa” konusunun umarız anlaşılmasına vesile olunur.
Elbette yine bazıları çıkacak, böyle bir gece vardı yoktu tartışmalarına çanak tutacak, Muhammed’i sevdaya leke sürmeye çalışılacak ama bu gibi çalışmaların gerçek Müslümanın vicdanında karşılığı olmayacaktır.
İmtihan gereği, kimileri de böyle imtihan edilecek. Hz. Muhammed’e olan sevdaları sorgulanacaktır. Allah bizleri O’nun muhabbetinden uzaklaştıracak görüşlerden uzak eylesin.
Samimi niyetlerle bir şeyler öğrenmek isteyen dostlarımıza birkaç kelam etmek, bu vesileyle de kendi sevdamızı yenilemek isteriz…
Allah’ın seçtiği mekânlar, zamanlar ve insanlar vardır. Seçen ve karar veren yüce Allah olduğu için sorgulamak ve itiraz etmek kulun haddine değildir.
Seçilmişler içinde öyle biri var ki; yaratılan, her şeyin varlığına sebep olan Peygamberimiz Hz. Muhammed’dir. (s.a.a.)
Bu konuda birkaç hatırlatma yapalım müsaadenizle:
Önce bir hadisi şerif: “Allah, seni kendi nurumdan, diğer şeyleri de senin nurundan yarattım, buyurdu.” buyurmuştur. (İmam Ahmed, Müsned 4-127)
Sonra da bu konudaki ayeti kerimeyi paylaşarak konumuza açıklık getirmeye çalışalım:
Enbiya suresi 107. Ayeti kerimede: “(Ey Muhammed!) Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” Buyurulmuştur.
Kur’an’ı Kerimde buyurulan bu ayeti kerime; sadece insanlara değil bilinen bilinmeyen her ne kadar alem varsa, onlara da Hz. Muhammed’in rahmet olarak gönderildiği haber verilmiştir. Bu bilgiler ışığında “Habibim sen olmasaydın alemleri yaratmazdım” hadisi kutsisi üzerinde yapılan tartışmaların da ne kadar yersiz olduğu anlaşılmaktadır. Zaten yaratılış gayesine bakıldığında bu anlam açıkça görülecektir.
Bakınız insan için en önemli olan davranış biçiminin bile tamamlanmasının Hz. Muhammed ile alakalı olduğunu hadiste ve ayette görmekteyiz:
Öncelikle Kalem suresi 4. ayette onun ahlakının yüce olduğu haber verilmekte: “Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin.”
Sonrada insanların ahlakının ancak kendisiyle tamamlanacağını Peygamber efendimiz haber vermektedir:
“Ben, ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” (Müsned, 2/381)
Bu kadar mühim bir şahsiyetin, değil doğum gününü bir gün kutlamak, her günü “Alemlere Rahmet Hazreti Muhammed Günü” ilan etsek yeridir.
Gelelim gecenin ihyasıyla alakalı görüşümüze:
Bildiğiniz gibi Peygamber Efendimiz her şeyde örnek davranışları olan, edep sahibi bir Peygamberdi. O, kendi doğum gününün önemi hakkında tavsiye edici söz ve fiillerden kaçınmış olabilir…
Tabi ki bir doğum hakkında doğan değil, doğduğunu görenler, duyanlar, sevenler; mutluluklarını ispat etmek için bir şeyler yapmalıdırlar. Edebe uygun olanı da budur. Bu iş sevda işidir. Bırakın da Onu sevenler, sevgideki boyutlarını, Ona olan sevdalarını, emirle değil de isteyerek, kendi gönüllerinden geldiği şekilde yapsınlar.
Hem Onu sevmek ve sevgi yolunda hayırlı işlerde bulunmak neden yanlış olsun ki? “Kişi sevdiği ile beraberdir” Hadisi, “Habibim, sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım” Hadisi Kutsisi önümüzde dururken…
Dünyaya teşrifi ile harikulade olayların gerçekleştiği; doğumunun, yaşamının, dünyadan göçüşünün, öncesinin, sonrasının, hikmetlerinin olduğunu; sebebi hilkatimizin O olduğunu düşünürsek. Onun doğumunu; ilgi ve ibadetle, hayırlı işlerle, oruçla, zikirle, salavatlarla hatırlamak, yaşanılan zamana değer kazandıracak işler hükmünde olacaktır.
Sevenlerin, Ona gönül verenlerin, kutlu yoluna girenlerin, Muhammed-i aşk sırrına erenlerin; Mevlit Kandili kutlu olsun…