Mi’rac mucizesinde Peygamberimizin yolculuğu için Yüce Allah’ın taktir ettiği binek hayvanı Burak’tır. Şimdi de Burak’la “Mi’rac yolculuğu hakkında Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın tespitlerini aktaralım:
Allah Resulü ‘nün kalbinin iman ve hikmet nuru ile doldurulmasından sonra Halik’a yolculuk başlar. Cebrail (as), Burak’ı hazır bulundurmaktadır. Katırla merkep arası, gemi vurulmuş ve eyerlenmiş bir hayvandır, Burak.
Burak, Allah Elçisi’nden görünce şaha kalkar! Hz. Cebrail bunu itaatsizlik kabul ederek müdahale eder; “Kendine gel ey Burak! Yemin olsun ki, Haşir sabahına kadar Muhammed Mustafa kadar şerefli bir insan senin sırtına ne binmiştir ne binecektir” der. Rivayete göre Burak utanır, tatlı bir mahcubiyetle terler içinde kalır.
O Burak, maneviyat aleminden de gelmiş olsa, neticede bir hayvandır. Hayvanlar safra O na aşıktır. Bir hayvanın gösterdiği bu edep ve teslimiyete karşılık, Hakk’ın tecelligâhı olan insanin, edepte nasıl tavır takması takdirlerinize bırakıyoruz.
Resûlullah, Burak’ın sırtında, Hz. Cebrail ise hayvanın yorulmaktadır. Nasipli bir hayvandır, Burak. Zira, Peygamberi tanımak. O’nunla tanışmak ve O’na inanmak bir nasiptir. Yıldırımdan hızlı yürüyüşü ile Allah Resulü, mü’minlerin ilk kıblegâhı olan Mescid-i Aksa ya misafir edilir. Fahr-i Kainatı bu aziz mekânda, Allah’ın Halil’i Hz. İbrahim, İsa Ruhullah, Musa Kelimullah ve insanlığın atası Adem Safiyyullah Efendimiz gibi birçok peygamberle karşılamışlardı. Kutlu Elçi, burada bir bayram şenliği içinde peygamber ve meleklere imam olarak iki rekât namaz kıldırmışlardı.
Bugün, dinlerinin saplantılarından kurtulamayan Yahudi dünyasının gerçek bulmasını tahrif ettikleri, ancak Hz. Peygamberin arkasında safa duran Hz. Musa’nın (aleyhisselam) Mi’rac’ın vurguladığı mânâyı yakalamalarıyla mümkün olur. Zira, Hz. Musa, bir İslam peygamberidir. Dolayısıyla, âlemlere rahmet olan Hz. Muhammed ‘in (s.a.v.) arkasında safa durmasıyla Yahudilere de güzel bir örnektir. Ancak, görmek için göz gerek.
Diğer yandan; hiçbir irk ve renk ayırımı yapmadan şunu ifade edelim ki, Mescidi Aksâ mü’minlerin ilk kıblegâhı ve Mi’racın ilk durağı olması münasebetiyle, bugün mü’minlerin elinde olmalıydı. Yahudi ırkından oldukları için değil, reklâm belirttiğimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) gerçeğine ve davasına ters düştükleri için, Mescid-i Aksâ’nın bu kavmin tahakkümü altında oluşu, bu muazzez davanın harim-i ismetine saplanmış bir oktur.
Mescid-i Aksâ da Burak’ın görevi bitmiştir. Bundan sonraki yürüyüş, yine manevî bir vasıta ile olmuştur ki, buna Mi’rac denmektedir. (Prof. Dr. Haydar Baş / Rahmeten lil alemin Hz. Muhammed (s.a.v.) / Genişletilmiş 17. Baskı / Sayfa 291-302) (Devam edecek…)