Allah’u Zülcelal ilk insan Hz. Âdemle birlikte dünya sahnesine gönderdiği insanların istikametlerini son peygamber Hz. Muhammed’e kadar peygamberlerle, daha sonra da Ehl-i Beyt imamları ve onların yolundan giden veli kullarıyla korumuştur.
Allah’ın her dönem için farklı peygamber ve farklı veli kullarıyla sürdürdüğü bu devran, velayet yoluyla kıyamete kadar kesintiye uğramadan devam edecektir. Bu bir yerde sünnetullah gereğidir.
Birilerinin hidayet ve irşadı belli dönemlere ve belli şahıslara hasretmesi sıradan bir iş olmaktan öte sünnetullaha ters davranışlardır.
Bu düşünce yeni meydana çıkmış düşünceler değildir. Her peygamber ve her veliden sonra sevgide aşırılığın tezahürü de diyebileceğimiz sorunları beraberinde getirmiş, tevhit inancına dahi zarar verme noktasına gelmiştir.
Bunun en bariz örneği Uhut savaşında meydana gelmiştir. Uhut savaşında peygamberin öldüğü yolunda meydana atılan iddiadan sonra birçok sahabe savaş meydanını terk etmeye başlamış adeta ordu dağılmaya yüz tutmuştur. Bu sebeple kazanılan bir savaş, neredeyse kaybedilecekti.
Kuran’da Al-i İmran suresi 144. Ayette sahabe bu tavrının yanlışlığı sebebiyle uyarıya muhatap olmuştur: “Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür ya da öldürülürse, gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim (böyle) geri dönerse, Allah´a hiçbir şekilde zarar vermiş olmayacaktır. Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır.”
İbn-i Abbas İmam Ali’nin (a.s.) bu ayetin nüzulünden sonra şöyle dediğini naklediyor: Hz. Ali, Resûlullah (s.a.v.), hayattayken şöyle derdi: “Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler geçmişti. Ölür veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz?… (Ali-İmran 144) buyuruyor. Vallahi! Allah bize hidayet verdikten sonra gerisin geri dönmeyiz. Vallahi! Eğer ölecek veya öldürülecek olursa, onun ölene kadar savaştığı yolda savaşacağım. Vallahi ben onun kardeşi, dostu, varisi ve amcasının oğluyum. Onda kim benden daha çok hak sahibidir ki!” (Av. Yücel Parlak / İlahi Seçilmişlik / sayfa 252/ İmam Nesai / Es-Sünenü’l-Kübra c7 s 609)
Allah’ın seçtiği ve sevdiği kulları kendisine verilen vazifelerini son nefeslerine kadar devam ettirirler. Kutlu elçilerin fikir ve mücadeleleriyle açtığı yolun kıyamete kadar devamı söz konusu olduğundan, sevenlerine ve mirasçılarına düşen görev o yolda bir an bile durmadan İmam Ali’nin dediği gibi “Vallahi! Allah bize hidayet verdikten sonra gerisin geri dönmeyiz. Vallahi! Eğer ölecek veya öldürülecek olursa, onun ölene kadar savaştığı yolda savaşacağım.” yeminini düstur edinip kulluk yolunda mücadeleye devam etmektir.
Allah’ın kulları ölümlü, Allah’ın davası ölümsüzdür ve kesintiye uğramaz. Selam olsun ölümsüz davaya gönül verip mücadeleden bir an bile geri durmayanlara…