Özellikle de son yıllarda din ile devlet işlerinin birbirine karıştırılmasına ve laiklik ilkesinin yerlerde nasıl süründüğüne çok defa şahit olduk.
Başkanın demeçleriyle ve Cuma hutbeleriyle, bazı fetbazların düzene uygun fetvalarıyla, vatandaşın düşüncesine ayar verilmeye çalışıldığına çok şahit olduk. Siyasi iradenin emrinde din işlerini yürütenlerden aksine bir davranış beklemiyorum. İmam Azam olmak farklı şey Diyanet İşleri Başkanı olmak başka şey(!)
İnsanı en fazla derinden yaralayan, siyasetçilerin yaptıkları yanlışlara dini alet etmeye çalışmalarıdır. Son günlerde faizin ayetle yasaklanmış olduğu vatandaşa hatırlatılarak ekonomide uygulamak istedikleri modelin, sözde dini düşünceden kaynaklandığını söylemeye başladılar.
Bu konuda sanki milletin aklıyla alay ediliyor. Faizin her türlüsü nasla (Ayetle) yasaklanmıştır.
Bakara 275. Ayette yüce Allah: “Faiz yiyenler ancak şeytanın çarparak sersemlettiği kimse gibi kalkarlar. Bunun sebebi onların, “Alım satım da ancak faiz gibidir” demeleridir. Hâlbuki Allah alım satımı helâl, faizi ise haram kılmıştır. Artık kime Allah’tan bir öğüt erişir de faizciliği bırakırsa geçmişteki kendisinindir, durumunun takdiri Allah’a aittir. Kim de yine faizciliğe dönerse işte bunlar orada devamlı kalmak üzere cehennemliklerdir.”
Faizin oranını birkaç puan düşürmek kişinin naslara uymadaki ölçüsünü göstermez. Çünkü Peygamberimiz Veda Hutbesinde “Cahiliye devrindeki her türlü faiz kaldırılmıştır, ayağımın altındadır.” Buyurmuştur.
Eğer nasla hareket ettiğinizi iddia ediyorsanız. “Faizi kaldırdım”, dersiniz o zaman biz de nasla hareket ettiğinize inanabilme şansını yakalamış oluruz.
Son olarak da vatandaşın yaşadığı yoksulluk, pahalılık dayanılmaz bir hal alınca vatandaşa sabırla ve imtihanla alakalı ayetler adres gösteriliyor.
Sayın Cumhurbaşkanımız Bakara suresi 155. Ayeti okuyarak vatandaşa sabır tavsiye etmiştir: “Rabbimiz Kuran’ı Kerim’de ‘Muhakkak ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle deneriz. Sabredenleri müjdele’ şekilde buyurmaktadır.”
Sözün bittiği nokta tam da burasıdır. Yetki sahibi birinin başka birine bir konuda tavsiyede bulunması için o eylemi önce kendisinin yapması gerekmektedir. Bu konudaki nas (ayet) çok açıktır:
“Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.” (Saf suresi /Ayet 2-3)
Sayın yetkililer, sahip olduğu nimetlerden, maaşlardan, görevin getirisi olan şatafattan, saraydan, makam uçaklarından, araçlarından, binlerce koruma ordusuyla seyahatlerden; fedakârlık etmeden milletine fedakârlık tavsiye etmeye hakkı yoktur. Böyle davranmaya da devam edenler, korkarım bilerek ya da bilmeyerek Allah’ın nefretini kazanabilirler. Allah’ın nefretine uğrayan da asla iflah olmaz.
Her geçen gün Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün büyüklüğü daha iyi anlaşılıyoruz. O hiçbir zaman din işleri ile devlet işlerini birbirine karıştırmadığı gibi hiçbir zaman da yanlışına dini kılıflar uydurup kimsenin aklıyla diniyle alaya kalkışmamıştır. Ruhun şad olsun Atam!