Amaç aracı meşru kılar mı?

İslam’ı tebliğ ettiğini zanneden bazı akıl fukaraları sözüm ona amaçlarına ulaşmak için yanlış yollara saparak yanlışı meşrulaştırma çabasına düşmüştür. Bu düşünceye sahip olanlar yanlış metotlar uygulayarak örnek almamız gereken Hz. Peygamber’e muhalif tavır sergilemektedirler. Gidilen yolun yanlışlığı sebebiyle de istenilen netice elde edilememektedir.

Gerek İslam’ı yaşamada gerek davette kullanılan yanlış metotlar, fertten topluma birliği değil dağılmayı ve yanlışın meşruymuş gibi algılanması sonucunu doğurmuştur.

Ehl-i Beyt anlayışı dışında oluşan Emevî siyasetinin zihinlere attığı zehirli fikirler neticesinde bugün İslam’ın tevhit anlayışı bir türlü gerçekleşmemektedir. Amaçlarına erişmek için her yolu mubah sayan bir anlayış neticesinde İslam düşüncesi çok büyük yaralar almış, insanların doğruya erişmesinin önünde büyük bir engel olarak durmaktadır.

Prof. Dr. Haydar Baş‘ın İmam-ı Cafer eserinde; Peygamberimizin ve Ehl-i Beyt’inin gerek İslam’ı yaşarken gerek tebliğ ederken asla yanlışa sapmadığını, davet metodunda amaç için hiçbir yanlışı araç olarak kullanmadığını görmekteyiz.

“Hz. Resul-i Ekrem (s.a.v.) putperestlik, kumar, kızları diri diri gömme, murdar ve kan yeme, zulüm ve haksızlığın hâkim olduğu bir ortamda yetişmişti. Buna rağmen o kesinlikle bu akidevî ve ahlakî çirkinliklere bulaşmayan yüce bir kişiydi.

Hz. Resulullah’ın (s.a.v.) davetinin içeriğine baktığımızda, O Hazretin halkı; bulunduğu ortamda yaygın olan şeyin tam aksine davet ettiğini görmekteyiz. Onlar putperesttiler, O ise tevhide davet etti; onlar kıyameti inkâr ediyorlardı, O ise kıyamete imanı İslam’ın şartı saydı, onlar kızları diri diri gömüyor ve kız çocuğuna hiç değer vermiyorlardı, O ise kadını insani değerlere kavuşturdu. Onlar faiz yiyor ve servet biriktiriyorlardı, O ise faiz yemekten ve servet biriktirmekten insanları alıkoydu. O dönemde yaygın bir şekilde kumar oynanıyor ve şarap içiliyordu, O ise bunları şeytanî şeyler sayarak bunlardan sakınmayı farz bildi.

Hz. Resul-i Ekrem (s.a.v.), davetini yaymak için tamamen insanî ve ahlakî yöntemlerden yaralanıyordu.

O Hazret hiçbir zaman düşmanın suyunu kesmek, suyu zehirlemek ve ağaçları kesmek gibi vesilelerden yararlanmadı. Aksine kadınlara, çocuklara ve yaşlılara zarar vermemeyi, ağaçları kesmemeyi ve düşmana hücceti tamamlamadan savaşa başlamamayı tavsiye ediyordu. “Amaç, aracı meşru kılar” şeklindeki Makyavelist mantıktan nefret ederdi. Örneğin, Hayber Savaşı’nda, Yahudilerden birinin, düşmanı dize getirmek için suyu zehirleme önerisini kabul etmedi. O’nun hayatı, düşmana karşı saygın davranışlarla doludur.” (Prof. Dr. Haydar Baş / İmam Cafer Es-Sadık / Mayıs 2021 /Sayfa 756)

Bu bilgiler ışığında şu gerçeğe ulaşıyoruz: Doğruya ulaşmak ve doğru bir hayat yaşamak için yanlışa sapmak ya da yanlış araçlar kullanmak hiçbir zaman doğru bir yol değildir.

Peygamberin yolundan sapanlar, Siyasal İslam anlayışıyla amaçlarına ulaşmak için rakibine karşı her türlü hileyi, yanlışı, adaletten uzaklaşmayı meşru gösterip İslam’a ne kadar zarar verdiklerinin farkındalar mı acaba?

Nuh’un gemisi olarak tarif edilen Ehl-i Beyt’in her dönemde ve şartta uyguladığı metot Peygamberimizin tavsiye ettiği yoldur. Ne bir eksik ne bir fazla…

Önerilen Makale

Atatürk sevgisinin önünde kimse duramayacaktır

Şimdi birilerinin aklına “Uğur Kepekçi neden bir haftadır Atatürk’le alakalı makale yazıyor?”  Diye bir soru …