KURBAN İBADETİ HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKEN BİLGİLER / ANALİZ

Yaklaşmakta olan Kurban Bayramı nedeniyle kurban hakkında bilinmesi gerekenleri birkaç makalede ele alarak değerli okurlarımıza yardımcı olmaya çalışacağız.

Kurban kesmenin dini dayanağı, kurban olabilecek hayvanlarda aranan şartlar, kurbanın sosyal ve psikolojik etkileri, kurbanın Allah ile kul arasındaki münasebeti, kurbanın tasavvufi mana cephesi hakkında bilgilerden oluşacak makaleler olmasını sağlayacağız. İnşallah.

Kurban ibadeti hakkında başta Diyanet İşleri Din İşleri Kurulu fetvalarından, Caferi ilmihali ve diğer çeşitli ilmihallerden faydalanacağız. Kurban ibadetinin dindeki yeri hükmü ve kaynağı hakkında bilgilerden başlayalım:

Kurban ibadetinin mahiyeti ve hükmü

Sözlükte yaklaşmak, Allah’a (c.c.) yakınlaşmaya vesile olan şey anlamlarına gelen kurban, dinî bir terim olarak, Allah’a yaklaşmak ve O’nun rızasına ermek için ibadet maksadıyla, belirli şartları taşıyan hayvanı usûlüne uygun olarak kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder. Kurban Bayramı’nda kesilen kurbana “udhiyye”, hacda kesilen kurbana ise “hedy” denir.

Akıl sağlığı yerinde, hür, mukim ve dinî ölçülere göre zengin sayılan mümin, İlâhî rızayı kazanmak gayesiyle kurbanını kesmekle hem Cenâb-ı Hakka yaklaşmakta, hem de maddî durumlarının yetersiz olması sebebiyle kurban kesemeyenlere yardımda bulunmaktadır. Bu ibadetin ruhunda Hakk’a yakınlık ve halka fedakârlıkta bulunma anlayışı vardır. Kurban, bir Müslümanın bütün varlığını, gerektiğinde Allah yolunda feda etmeye hazır olduğunun bir nişanesidir.

Mezheplerin çoğuna göre, udhiyye kurbanı kesmek sünnettir. Hanefî mezhebinde ise tercih edilen görüş, kurbanın vacip olduğudur. Kurban, -fıkhî hükmü ne olursa olsun- Müslüman toplumların belirli simgesi ve şiarı sayılan ibadetlerden biri olarak asırlardan beri özellikle milletimizin dinî hayatında önemli bir yer tutmaktadır. (Din İşleri Yüksek Kurulu 12.07.2017)

Kurban’ın Vacip Oluşu

Hanefîler, Kur’an’da Kevser suresinde Hz. Peygamber’e hitaben, “Rabbin için namaz kıl, kurban kes.” buyrulmasının ümmeti de kapsadığı ve gereklilik bildirdiği görüşündedir. Ancak bu ayetin bayram kurbanına delaleti kesin değil, Hz. Peygamber’e hitaptan dolayı zannîdir. Dolayısıyla, ayetin “kurban kes” şeklindeki delaleti, ancak Mekke döneminde Hz. Peygamber için vücûb ifade edebilir. Hz. Peygamber bu durumu şöyle anlatır: “Üç şey bana farz kılındı, size farz kılınmadı: 1) Kuşluk namazı, 2) Udhiyye kurbanı, 3) Vitir namazı.”

İslam alimlerinin çoğunluğuna göre, kurban ibadeti müekked sünnettir. Şia’dan Câferiyye ve Zeydiyye de bu görüştedir.

Kurbanın dini dayanağı olan kaynaklar

Bu makalemizde de Kurbanın dinî dayanağı üzerinde durmaya çalışacağız. Kurban, Kur’ân-ı Kerîm, Sünnet ve icmâ ile sabit bir ibadet olup hicretin ikinci yılında meşru kılınmıştır. Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyrulmaktadır: “Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (onları kurban ederken) Allah’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.” (Hac/28) “Her ümmet için Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık.” (Hac/34)

Sahih hadis kaynaklarında yer alan rivâyetlerde, Hz. Peygamber (s.a.s.), Kurban Bayramı’nda Allah katında en sevimli ibadetin kurban kesmek olduğunu, kurbanın kesilir kesilmez Allah katında makbul olacağını ve kurban edilen hayvanın boynuzu, tırnağı da dâhil olmak üzere her şeyinin kişinin hayır hanesine yazılacağını ifade etmiştir. Nitekim kendisi de kurbanın meşru kılınmasından itibaren vefat edinceye kadar her yıl kurban kesmiştir.

Ayrıca hicretin ikinci yılından günümüze kadarki süreçte Müslümanların kurban kesmeleri, bu konuda görüş birliği olduğunu da göstermektedir. (Din İşleri Yüksek Kurulu / 09.11.2022- No: 73)

Kurban ibadetinin özü Hakk’a yakın olmaktır

Gücü yeten müminler, ilahi rızayı kazanmak gayesiyle kurbanlarını keserek hem Cenab-ı Hakk’a yakınlaşmakta, hem de maddi durumlarının yetersiz olması sebebiyle kurban kesemeyenlere yardımda bulunmaktadırlar.

Kurban kesmenin temel amacı, et ihtiyacını gidermek değil, rıza-i ilahiye ulaşmaktır. Bir âyet-i Kerime’de “Onların ne etleri Allah’a ulaşır ne de kanları; O’na ulaşacak olan sadece sizin takvanızdır” (Hac /37) buyrularak et ve kanların Allah’a ulaşamayacağı, asıl olanın ihlas ve takva olduğu açıkça ifade edilmektedir.

Kurban kesimi bir ibadet olduğuna göre bu konuda uyulması gereken bazı kurallar da söz konusudur. Bunlara uyulmadığı takdirde ibadet; bazı durumlarda geçersiz, bazı durumlarda ise eksik olabilmektedir. Bunun dışında toplumumuzda kurban ile ilgili doğru bilinen bazı yanlışlar da söz konusudur. Gerek uyulması gereken hususları gerekse doğru bilinen yanlışları vurgulamak ibadetin sıhhati açısından önem arz etmektedir.

Kurban Yüce Allah’ın rahmetine yaklaşmak için ibadet niyeti ile kesilen özel hayvandır. Kurban Bayramı günlerinde (ilk üç günde) böyle Allah rızası için kesilen kurbana (Udhiyye), bunu kesmeğe de “tazhiye” denilir.

Kurban kesmekle mükellef olanlar

Öyle bir necip milletiz ki kendisine vacip olmadığı halde borç harç eder kurban keseriz. Çoluk çocuk mahrum olmasın gözü dışarda kalmasın diye…

Ölen kişiden kurban mükellefiyeti kalkmasına rağmen ölü kurbanı diye kurbanlar keseriz. Hem de ölü kurbanı diye adlandırılan kurbanı bir gün önce keseriz ki kurban günü etin geç dağıtılması halinde fakirler mahrum kalmasın diye…

Bunlar Türk’ün örfünde var olan merhamet duygusundan kaynaklanan güzel adetlerdir. Küçümsememek lazımdır…

Kurban Bayramı’nda ibadet niyeti ile kurban kesmek, hür, mukim (yolcu olmayan), müslim ve zengin kimseye vacibdir. Zenginden maksat, temel ihtiyaçlarından başka, artıcı olsun olmasın, en az iki yüz dirhem gümüş değerinde bir mala sahib olan, fitre vermekle yükümlü olan kimselerdir.

“Kurban kesmeyi vacip kılan zenginliğin dinî ölçüsü, ister artıcı olsun isterse olmasın kişinin borçları ve temel ihtiyaçları dışında 80,18 gr. (20 miskal) altına ya da bunun değerinde para veya mala sahip olmasıdır. Bu miktar mala sahip olmayan kişi kurban kesmek zorunda değildir.” (Din İşleri Kurulu)

“Zekatta nisap miktarına ulaştıktan sonra bir yıl sonra zekat verilir” hükmü kurbanda geçerli değildir. Nisaba Kurban Bayramından önce ulaşan kişi üzerinden belli bir zaman geçme şartı olmadan kurban kesmekle mükelleftir.

“Kurban kesme günlerinde (Kurban Bayramının ilk üç gününde) kurban kesmeğe gücü varken kurban kesmeyip de sonra fakir düşse, buradaki vücub üzerinden düşmüş olmaz.

Kurban kesme yükümlülüğü için, İmam Azam ile İmam Ebû Yusuf’a göre, akıl ve buluğ şart değildir. Bundan dolayı zengin olan bir çocuğun veya bir delinin malından bunların velisi kurban keser…

Fakat İmam Muhammed’e göre, kurban yükümlülüğü için akıl ve büluğ şarttır. Bundan dolayı çocukların ve mecnun olanların mallarından kurban kesilmesi gerekmez. Fetva da buna göredir. Velileri onlar adına mallarından kesecek olsalar, kurban bedelini onlara ödemeleri gerekir. Ancak bir kimsenin kendi malından çocuğu için kurban kesmesi mendubdur. (Yapılması güzel olan amel) (İmam Malik ile İmam Şafiî’ye göre, kurban vacip değil, müekked bir sünnettir.)

Vacib olan kurban görevi, Hak yolunda fedakarlığın bir nişanıdır. Yüce Allah’ın verdiği nimetlere karşı yapılan bir şükürdür. Bunun sonucu da sevaba ulaşmak ve birtakım belalardan korunmaktır. (Ömer Nasuhi Bilmen Büyük İslam İlmihali / Kurban bölümü)

Kurbanlık hayvanın nitelikleri

Madem kurban kulun Allah’a yaklaşmasında önemli bir ibadettir o zaman kurban edilecek hayvanda olması gereken özelliklere de dikkat etmek lazımdır.

Ülkemizde geçmişte bu önemli ibadeti sanki alaya alırcasına saçma sapan fikirlerin ortaya atılıp tavuk-horoz kesilebileceği fikrini savunan ilahiyatçıların olduğunu unutmadık.

Kurban Bayramı’nda ibadet kurbanının kesilmesini sözde hayvanseverlerin hayvan katliamı olarak savunduğunu bilmeyenimiz yoktur.

Bu sebeple İslam fıkhında kurban olarak Kurban Bayramı’nda kesilecek kurbanlıklar hakkında da bilgi aktarmak gerekmektedir.

Değerli dostlarımıza ilmihallerimizin kurbanla alakalı bölümlerinden bilgiler toparladık. Bu bilgileri paylaşalım müsaadenizle:

Kurban olarak koyun, keçi, sığır, manda ve deve kesilebilir. Bunların dışındaki hayvanlar kurban olarak kesilemezler.

Kurbanlık hayvanlarda kameri yıl esasına göre, devenin 5; sığır ve mandanın 2; koyun ve keçinin ise 1 yaşını doldurması şarttır. Bu yaşları tamamlamayan bir hayvan kurban olmaz. Fakat sadece koyun cinsi için bir istisna söz konusudur. Buna göre 6 ayını tamamlayan koyun, bir yaşını doldurmuş gibi gösterişli/iri olması halinde kurban edilebilir.

Koyun veya keçi sadece bir kişi adına kurban edilir. Deve, sığır ve manda ise bir kişiden yedi kişiye kadar ortak olarak kurban edilebilir. Bu durumda her bir kişinin hissesi yedide birden aşağıya düşmemelidir.

Kurban edilecek hayvan sağlıklı ve organları tam olmalıdır. Hayvandan beklenen maksadı tümüyle yok eden veya değerini azaltan kusurlar, hayvanın kurban olmasına engel teşkil eder.

Belirgin derecede hasta, yürüyemeyecek derecede zayıf veya topal, bir ya da iki gözü kör, boynuzlarının biri veya ikisi kökünden kırık, kulaklarının veya memelerinin yarısı kesik, dişlerinin tamamı veya çoğu dökük hayvanlardan kurban olmaz.

Hayvanın doğuştan boynuzsuz olması, boynuzunun bir kısmının kırık olması, bir kulağının delik veya yırtılmış olması, hafif hasta ve hafif topal olması kurban edilmesine engel değildir.

Etinden ya da hizmetinden yararlanmak amacıyla kısırlaştırılmış/iğdiş edilmiş hayvanlar kurban olarak kesilebilir.

Kurban niyetiyle kesilecek hayvanların inek, deve, öküz, manda gibi büyükbaş hayvanlarda yedi kişiye kadar hissedar kabul edilebilir. 7 kişi en fazla olan sınırdır. Ama illa 7 kişi olması şartı yoktur. 6 kişi, 5 kişi diye bir sınırlama bulunmamaktadır. 7 kişi üst sınır olarak belirlenmiştir.

Hissedarlar belirlenmeden hayvanların topluca kesilmesi caiz değildir. Henüz kesim yapılmadan her bir hissedar, kurban edilecek bir büyükbaş hayvanın en az yedide bir hissesine kaydedilerek belirlenmeli ve hayvan, belirlenen hissedarlar adına vekâleten kesilmelidir. Bunun aksine örneğin, altı kişi adına kesilen bir büyükbaş hayvana, kesimden sonra yedinci kişi dâhil edilemez.

Önemli olan bütün hissedarların Allah rızası için kurban kesme niyetinde olması şarttır. Büyükbaşta hissedarların Adak- Şükür- Akika niyetiyle de ortak olması uygundur fark etmez. (Diyanet İlmihali- ÖNB Büyük İslam İlmihali-Caferi İlmihali)

Kurbanda vekalet

Genel manada hazırlanan ilmihallerde şu bilgiler mevcuttur. Öncelikle bu bilgileri aktaralım sonra da bu konudaki son oluşan fikirleri paylaşalım:

“Vekâletle kurban kestirmek isteyen kişinin, kesene vekâlet vermesi gerekir. Eğer kurban ibadetinin yerine getirilmesi hususunda bir kurum aracı kılınıyorsa bu durumda kurbanın satın alınması, kesilmesi ve dağıtılması gibi hususlarda kapsamlı bir vekâlet verilmelidir. Aracı kişi ve kuruluşlar, vekâlet şartlarının dışına çıkmamalı, kurbanlarla ilgili olarak, sahiplerinin bilgisi ve rızası dışında iş ve işlemlerde bulunmamalıdırlar.”

Yukarıda belirtilen vekalet uygulamaları uygulanabilir olmaktan çıkmıştır. Gelişen ve değişen şartlara göre din işleri yüksek kurulu ve diğer ilahiyatçılar konuyu enine boyuna tartışmışlar. Özellikle Hanifi mezhebindeki kalbi niyetin yeterliği esas alınarak vekaletin dilden dile elden ele kurban kesilen yere ulaşmasının bazı şartlarda zor olacağı için kurban kesmeye ve bağış yapmaya niyet etmenin vekalet meselesinin yerine gelmesine yeter şart olarak kabul edilmiştir.

Vekalet konusunda şunu da bildirmekte fayda var. Dünyanın hemen her yerinde kurban organizasyonu yapıldığı için kişinin direk olarak birine vekalet vermesi mümkün değildir.

Mesela hac ibadeti için hedy kurbanı denen kurbanın kesiminde milyonlarca kişinin vekaletinin alınması kesene ulaşması mümkün değildir. Bu sebeple vekalet konusunda çok da kafa karışıklığına sebep olmadan kalbi niyetin yeterli olduğu yönündeki fetva en uygun fetvadır.

Hayvan, kurban niyetiyle ve vekâlet veren kişi adına kesilmelidir. Ortakların tamamının niyeti ibadet olmalıdır.

Kurbanlıklar, mutlaka kurban kesim günleri içerisinde kesilmelidir. Udhiyye kurbanının kesim zamanı, bayram günü bayram namazı kılındıktan sonra başlayıp bayramın üçüncü günü güneş batıncaya kadar devam eder. Şâfiî mezhebine göre ise bayramın dördüncü günü güneş batıncaya kadar da kurban kesilebilir.

Kesim gerçekleştirilirken hem kurbanlık hayvanın hem de kesimi gerçekleştirenlerin zarar görmemesi için gerekli tedbirlerin alınması ve çevre temizliği gibi hususlara azami derecede dikkat edilmesi gerekir. Bunun yanı sıra bıçak bileme vb. hazırlıklar hayvanın gözü önünde yapılmamalı, kesim işleminin diğer hayvanların göreceği şekilde gerçekleştirilmemesine de özen gösterilmelidir.

Hayvan kesim ücretleri veya organizasyon giderleri, kesilen kurbanlık hayvanların etleri, derileri veya sakatatından karşılanmamalı, bunlar ayrıca ödenmelidir. (Diyanet İlmihali- ÖNB Büyük İslam İlmihali-Caferi İlmihali)

Doğru bilinen bazı yanlışlar

Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Kurulunun Kurban İbadetiyle İlgili hazırladığı doğru bilinen bazı yanlışlar bölümünden derlediğimiz bazı bilgileri de aktarmaya çalışacağız:

Kurban ibadetinin yerine getirilmesi için, gerekli şartları taşıyan bir hayvanın usulüne uygun olarak kesilmesi şarttır. Kesim gerçekleşmeksizin yalnızca bağışta bulunmak veya sadaka vermek kurban ibadeti yerine geçmez. Bu bağlamda “Kesimsiz kurban bağışı” vb. adlar altında yapılan bağışların hiçbir dini dayanağı bulunmamakta olup söz konusu bağışlar kurban sayılmaz. Dolayısıyla toplumumuzdaki kurban anlayışını zedeleyecek bu tür uygulamalara itibar edilmemelidir.

Bir kurban hissesi yalnızca bir kişi içindir. İmkânı olmayan birden fazla kişinin, tek kişilik bir hisseye ortak olabileceği anlayışı dinen doğru değildir. Bu itibarla küçükbaş bir hayvana birden fazla kişinin ortak olması ya da büyükbaş bir kurbanlığa yediden fazla kişinin hissedar olması caiz değildir. Aynı hisseye birden fazla kişinin ortak olması halinde kurban ibadeti yerine getirilmiş olmaz. Bu bağlamda vekâletle kurban kesen kuruluşlar kendi adlarına değil, sadece vekâlet veren kimseler adına kurban kesebilirler.

Kurban kanının, alnına veya araba tekerleği gibi eşyalara sürülmesi inancı doğru değildir.

Evli olmayan kimselerin -gerekli mali imkâna sahip olsalar da- kurban kesemeyecekleri anlayışı yanlıştır.

Kurban kesim işlemini kadınların yapamayacağı anlayışı doğru değildir. Kesme becerisine sahip olan kişi, erkek olsun kadın olsun, kurban kesimini gerçekleştirebilir.

Büyükbaş bir kurbanlığın hissedar sayısının mutlaka 3, 5, 7 gibi tekli sayılarda olması gerektiği anlayışı doğru değildir. Bir büyükbaş hayvana yedi kişi ortak olabildiği gibi altı kişi de ortak olabilir. Önemli olan her birinin hissesinin yedide birden az olmamasıdır.

Kurbanlık hayvanın gerekli yaşını tamamladığı halde henüz kapak atmamış (sığır cinsi hayvanlarda ön kesici süt dişlerinin dökülüp kalıcı ön kesici dişleri çıkmamış) ise kurban edilemeyeceği şeklindeki anlayış doğru değildir. Yaşının tam olarak tespit edilemediği durumlarda ise kapak atmak gibi alametlere itibar edilebilir.

Kurban etlerinin mutlaka yedi fakire dağıtılması gerektiği şeklindeki anlayış doğru değildir. Kişi udhiyye kurbanını kestikten sonra bunun bir kısmını ihtiyaç sahiplerine, bir kısmını akraba ve komşularına verdikten sonra geriye kalan kısmını kendi evi için kullanabilir. Bu hüküm adak olmayan udhiyye kurbanlarıyla ilgilidir. Vekâletle kurban kesen kuruluşların da udhiyye kurbanlarının etlerini söz verdikleri yerlerin dışına dağıtmamaları, vekâlete aykırı davranmamaları gerekir.

Kurbanlık hayvana ortak olanların bazılarının adak veya akika niyetiyle kurbana iştirak etmesinin kurbana engel olduğu şeklindeki anlayış hatalıdır. Ortakların her birinin niyetinin Allah rızası için kurban kesmek olması, kurbanın geçerli olması için yeterlidir. (Diyanet İşleri Başkanlığı / Din İşleri Yüksek Kurulu)

Kurbandaki imtihan sırrı

Kurban, Allah Teâlâ’nın Kur’ân-ı Kerîm’de; “Rabbin için namaz kıl ve kurban kes” (Kevser, 108/2), emriyle Müslümanlar üzerine vacip bir ibadet olmuştur.

Kurban Bayramı’nda kurban kesmenin önemini Hz. Peygamber (sav) bir hadisi şeriflerinde “İmkânı olup da kurban kesmeyen bizim namazgâhımıza yaklaşmasın” buyurarak aynı zamanda bizleri bu konuda hassasiyete davet etmiştir. (İbn Mâce, Edâhı, 2; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 321)

Kurban kesmek “Müslüman, hür ve yolculuk halinde bulunmayıp mukim olanlardan, nisab miktarı mala sahip olanlara vaciptir.”(el-Fetâva’l-Hindiyye, V, 2321)

Kurbanın Müslümanlara vacip oluşu hazreti İbrahim Peygamberle başlar. Bu hadise Kur’an’da şöylece dile getirilir:

“Rabbim, bana Salihlerden ihsan et. /Biz de ona, hilim sahibi bir oğul müjdeledik. /O, kendisinin yanı sıra yürümeye başlayınca dedi ki: Oğulcuğum; doğrusu ben, rüyada iken seni boğazladığımı görüyorum. Bir bak, ne dersin? O da dedi ki: Babacığım; sana emrolunanı yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun. /kişi de teslim olunca, babası; oğlunu alnı üzere yatırdı. /Biz, ona şöyle seslendik: Ey İbrahim;/Sen rüyayı gerçekleştirdin. Elbette biz, ihsan edenleri böylece mükâfatlandırırız. /Muhakkak ki bu, apaçık bir imtihandı. /Ve ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik. /Sonrakiler arasında ona da (bir güzel sena) bıraktık. /Selam olsun İbrahim’e. /Biz, ihsan edenleri işte böyle mükâfatlandırırız. /Muhakkak ki o, mümin kullarımızdandı. (saffat /100-111)

Kurbandaki en büyük nükte; Allah’tan(cc) başka sevilen şeyin, Allah yolunda feda edilmesi gerçeğidir. Gunyet’üt Talibinde, Abdulkadir Geylani Hazretleri şu tespitlere yer vermiştir: “Bu apaçık bir imtihandı. Aynı zamanda, büyük bir nimetti. Zira oğlunu kurban etmeyi affedip onun yerine bir kurban yolladı. Şöyle anlatıldı:

“İbrahim Aleyhisselam, oğlunun boğazına bıçağı dayadığı zaman, kendisine Yüce Hak tarafından şöyle nida geldi: “Ey İbrahim, oğlunu serbest bırak. Bizim muradımız, oğlunun kurban edilmesi değildir; ancak muradımız, kalbinden oğul sevgisini çıkarmaktır.”(sayfa:726)

Allah’u Teala hiçbir konuda kendine şirk (ortak) koşulmasını istemediği için sevgide de kendi sevgisine engel olabilecek, sevgilerin ortadan kaldırılmasını istemiştir. İmtihan edilen kişi Peygamber olduğu için, tabii olarak onun imtihanı da derecesine göre olmuştur.

Kurbanla biz Muhammed ümmetine verilmek istenen mesajlardan biride; Allah sevgisi iddiasında bulunanların, dünya nimetleri ile alakalı sevgilerinin dozunu iyi ayarlamasıdır. Hiçbir şey Allah’la denk tutulmamalıdır. Sevmek konusunda bile…

Kurban Bayramı vesilesiyle, bize düşen; bu sevginin neresinde olduğumuzu muhasebe etmektir. Yani biz Allah’a (cc) ne kadar kurban olabiliyoruz? Nelerimizi kurban edebiliyoruz?

Hz. Mevlâna “Neyi arıyorsan O’sun sen! Bir lokma ekmek arıyorsan ekmeksin, can arıyorsan cansın sen…” demekle sevginin kalpteki konumuna dikkat çekmiştir. Sevginin bedeli; uğrunda katlanılan fedakârlıkla ölçülür. Kul olarak Allah için ne yaptığımıza bakmak zorundayız. Hazreti İbrahim, istendiği takdirde evladını kurban etmekten, Hazreti İsmail ise Allah yolunda kurban olmaktan çekinmediler. Ya biz? O imtihan, Peygamber imtihanıdır. Mademki dünya sahnesinde hepimiz imtihan için bulunuyoruz. Biz kendi imtihanımıza bakıp, Allah’ın(cc) bizden ne istediğine bakmalıyız.

Nefsimizin arzu ve isteklerinden vaz geçip; Allah(cc) için nelerimizi kurban edebildiğimize Allah için ne kadar fedakarlık yapabildiğimize bakmalıyız. Yüce Allah(cc) kurbanın sırrına ve faziletine ermeyi nasip eylesin. Amin.

Değerli dostlarım, kurban ibadeti hakkında bilinmesi gerekenler başlığı altında bir analiz meydana getirdik. Başta Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Kurulunun fetvaları olmak üzere gerek Sünni gerekse de Şii-Caferi ilmihallerden, kaynaklarından istifade ettik. Umarız sizlere faydalı olmuştur. Çalışmak, emek ortaya koymak, dua etmek ve dua talep etmek bizden; taktir ve hidayet Allah’tandır. Selam ve duayla…

 

Önerilen Makale

MİRAC MUCİZESİ

Değerli olurlarımız, yine önemli bir analizle karşınızdayız. Bu analimizin konusu “Mirac Mucizesi” hakkında olacaktır. İnsanlığın …