Arayışta olana yardımcı olmak

Aslında yaratılan her insanın arayışı, ruhlar âlemindeki sözleşmeyle başladığı bilinen bir gerçektir. Sorun bazen arayışta, bazen de tebliğcide karşımıza çıkıyor. Buradan sonra işi ehline bırakalım. Prof. Dr. Haydar Baş bu arayışı şöyle dile getiriyor:

“Bu arayış, her insanda ortaktır. Ne var ki kimi insan Allah’ı doğru çizgide arar, kimi insan ise yanlışta ve batakta. En ilkel kabilelerin bile bir şeylere inandığının bilinmesi bize imanın doğuştan ve fıtri olduğunu göstermektedir. İşte Allah (c.c.) dini de zaten yanlışa sapmayalım, doğru yolda kendisini arayıp bulalım diye yollamıştır. Dolayısıyla insanın, fıtratına uygun olarak yollanan hak dine uyması, kurtuluşunu temin etmesi anlamına gelmektedir.

Sosyal yapının bozuk olması, inanç dünyasının tahrif edilmesi, çok defa insanla İslam arasında engel olur. İşte bu dönemlerde insanoğlu, haktan ziyade batılın mensubu olarak görülür. Netice aradığı Rabbidir. Ama O’nu farklı yollarda arar ve de bulamaz. Ta ki, İslam’a teslim oluncaya kadar…”

“Öyleyse davetçi, şunu çok iyi bilmelidir ki; iman, yemek içmek gibi fıtraten var olan bir duygudur. Aç olduğu halde ailesine kızdığı için inat edip akşam sofraya oturmayan ve bu halini; ‘Ben aç değilim’ diyerek inkârla izah eden çocuğun hali neyse; ‘Allah’a inanmıyorum’ diyen insanın hali de aynıdır. Dolayısıyla davetçi, muhatabının böyle bir halde olduğuna yüzde yüz inanmalı, rahat ve kendinden emin olmalıdır. Doktor, nasıl hastasının feryadı figanından etkilenmeden onu soğukkanlılıkla tedaviye devam ederse; davetçi de, münkirin inkâr çığlıklarına takılıp direncini yitirmemeli, karamsarlığa kapılmamalıdır. Ayrıca, karşısındakiyle tartıştığını değil; fıtratına dönmesine yardımcı olduğunu düşünmelidir. Yine unutmamalıdır ki; hidayet sadece Allah’tandır. Davetçinin rolü ise, bu takdir olunan hidayete iştirak olabilir. Öyleyse davetçi, kendisine pay biçmemeli, tebliğini yapıp neticeyi Allah’a havale etmelidir.” (Rahmeten Lil- Âlemin Hz. Muhammed (s.a.v.) / Prof. Dr. Haydar Baş /1. cilt /  Sayfa 245-246)

Tebliğde asıl amaç arayışta olan kişilere yardımcı olmaktır. Öyleyse muhatabıyla en güzel iletişimi kurmanın yollarını bulmalıdır. Onu hoşnut edebilecek bir nokta, bir ayrıtı bulmalıdır. Bu konuda çaba sarf etmelidir.

“İslam davetçisi de muhatabının isminde, memleketinde giysisinde vs. bir güzellik bulup, muhatabıyla sevgi bağı kurmalı, gönül kapısını aralamalı ve bu surette o insanı hak hesabına kazanmalıdır.” (Rahmeten Lil- Âlemin Hz. Muhammed (s.a.v.) / Prof. Dr. Haydar Baş /1.cilt / Sayfa 361)

Gördüğünüz gibi değerli dostlar, tebliğ gerçekten maddi-manevi çok ciddi donanım, gayret ve samimiyet gerektirmektedir.

Uğur Kepekçi

27 NİSAN 2019

 

 

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …