10 Kasım Atatürk’ün ebediyete göçünün yıl dönümüdür. Allah (cc) Ona ve cümle geçmişlerimize rahmet eylesin.
Yüce Allah biz insanların kendine kul olmamızı, iman etikten sonra da ömrümüzü faydalı işlere adamamızı istemiştir. İmtihan için geldiğimiz bu dünyada aldığımız her nefesten, yaptığımız her işten, hesaba çekileceğimizi haber vermiştir. Bu sebeple, önemli olan, kişinin hayatta iken ortaya koyduğu hizmetlerdir.
Yaşamında eserler ortaya koyan, faydalı işler yapan, devletlerin ve milletlerin kaderinde önemli roller oynayan bazı kimseler, ölümle dünyalarını değiştirseler de sevenlerinin gönlünde ve tarih önünde ölümsüzlüğe erişirler.
Bu insanlardan biri de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Gerek yaşantısıyla, gerek fikirleriyle ve gerekse de bizlere miras bıraktığı Türkiye Cumhuriyeti Devletiyle, milletimiz ve devletimiz var olduğu sürece Atatürk’ün gönüllerdeki ölümsüzlüğü sürecektir.
Bunu Atatürk’ün şu ifadelerinde de görmek mümkündür:
“Benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır.”
“Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kâfidir.”
Cumhuriyet Onun bize en büyük emanetidir. Ve biz millet olarak Ona çok şey borçluyuz. 10 Kasımlarda ve diğer zamanlarda Onu rahmetle anmamız gerekir. Çünkü Onsuz Cumhuriyet ve kurtuluş mümkün değildi.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, Cumhuriyet Bayramı kutlamaları için tertiplenen Cumhuriyet Şöleninde Rauf Orbay’ın sözünü hatırlatarak Atatürksüz Cumhuriyetin düşünülemeyeceğini şu şekilde dile getirmişti:
“Bana, Atatürksüz bir Cumhuriyet kurulabilir mi? Diyorsunuz. Bakın Rauf Orbay neler söylüyor; “Şunu itiraf edeyim ki eğer hiç birimiz olmasaydık Atatürk yapılanı yine yapardı. Eğer Atatürk olmasaydı biz hiçbir şey yapamazdık.” Kanun budur. Sen Atatürk olmadan yapacaksın. Zaten padişahlık fikren, kalben İngiliz mandasını kabul etmiş. Hülasa arkadaşlar Rauf Orbay’ın dediği doğru.”
Türk milletine düşen görev, gerçek Atatürk’ü bir an önce tanıyarak Onun fikirlerine ve emanetlerine sahip çıkmaktır.
Geçtiğimiz yıl 10 Kasım günü Prof. Dr. Haydar Baş “Hoş geldin Atatürk” adıyla, Türk milletine gerçek Atatürk’ü tanıtan muhteşem bir eser ortaya koymuştur.
“Hoş geldin Atatürk” eseriyle Sayın Baş, Atatürk hakkında senelerdir iç ve dış düşmanlar tarafından ortaya atılan iftiralara cevap vermiş; belgelerle Onun soyunun Ehl-i Beyt’e dayandığını göstermiştir. Atatürk’ün kurtuluş mücadelesini, dini bütün insanlarla ve milletimizle birlikte yaparak vatanımızı düşman esaretinden nasıl kurtardığını delillerle ortaya koymuştur.
Bu vesileyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzü rahmetle anıyor. Onun fikir ve eserlerine sahip çıkacağımızın sözünü veriyoruz.
Atatürk’e ve şehitlerimize vefa
Bu yıl da 10 Kasım günü, gerçekten milletimizin Atasına sahip çıktığı ve Onun aziz hatırası önünde saygıyla eğildiği bir gün oldu. Doğduğu yerden öldüğü yere, Anıtkabir’den sokak ve caddelere, okullara varıncaya kadar insanımız akın akın giderek, Ona olan saygı ve sevgisini bir şekilde dile getirdi. Ruhunu Hakka teslim ettiği saat olan 9.05 de akan trafik, yapılan işler bir anda durdu. Bu yapılanlar sevgiden ve saygıdan başka hiçbir şeyle izah edilemez.
10 Kasım günü yapılan törenler içinde biri vardı ki onun yeri çok farkıydı. O da Trabzon Akçaabat şehitlik tepesinde “Atatürk, annesi Molla Zübeyde ve şehitlerimiz” için okunan mevlit idi.
Prof. Dr. Haydar Baş’ın tavsiyeleriyle tertiplenen mevlit törenine, memleketimizin seçkin hafızları ve İcmal Gençlik ilahi grubu eşlik ettiler. Halkımızın yoğun katılımıyla gecenin geç saatlerine kadar süren mevlit, Meltem medya grubu tarafından canlı olarak yayınlandı.
Bu mevlit sıradan bir olay değildir. Çünkü yıllarca Atatürk ve Onun ailesi hakkında “dinsizdir, ahlaksızdır” şeklinde atılan iftiralar sayesinde Ona bir Fatiha’yı, bir duayı çok görenler, özellikle dindar kişiliğini ortadan kaldırıp milletimiz ile Onun arasına korkunç bir duvar örmüşlerdi. Ama şimdi Onun dindar kişiliği meydana çıkmış hayırla yad edilmekte, ruhuna mevlit okunma seviyesine gelmiştir.
Elbette bu bir anda meydana gelmiş bir durum değildir. Atılan adımları, verilen mücadeleleri göz ardı edemeyiz.
Prof. Dr. Haydar Baş yıllardır, Atatürk hakkında atılan iftiraların ortadan kaldırılması ve Atatürk’ün dindar kişiliğinin meydana çıkarılması konusunda çok büyük çabalar sergilemiştir.
Son yıllarda “Atatürk Vatandır” programlarıyla ülkemiz karış karış gezilerek eşsiz kadrosuyla Atatürk’ün fikirleri, eserleri ve mübarek soylarının Ehl-i Beyt’e dayandığı gerçeği dile getirilmiştir.
Hoş geldin Atatürk
Uzun yıllardır Atatürk farklı kesimler tarafından işlerine geldiği şekilde anlatılıp herkes kendince Onun üzerinden siyasi rant elde etmeğe çalışıyordu. Bu devir Prof. Dr. Haydar Baş’ın “Hoş geldin Atatürk” eseriyle sona ermiş; gerçek Atatürk belgelerle ve şahitlerle ortaya konmuştur. Prof. Dr. Haydar Baş, bu konuda bakınız nelere söylüyor:
“Yapılanlar, Mustafa Kemal ile İmam Ali arasındaki bağı kesme gayretinden başka bir şey değildir. İngiliz ve Yunan ajanlar vasıtasıyla yayılan “o dinsizdir, annesi ahlaksız bir kadındır” şeklindeki iğrenç iftiralar, bizim ortaya çıkardığımız belgeli ve yaşayan şahitlerin beyanlarından sonra hükmünü yitirmiştir. Neredeyse 10 yıldır Atatürk’ün nesebi ve dindar kimliğini anlatıyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığı bizim gayretlerimize kayıtsız kalamayarak tek hutbe irad eden cumhurbaşkanının Atatürk olduğunu ifade etmeye başladı…
…Atatürk hakkında meydana atılan büyük yalanlar, elhamdülillah sayemizde hükmünü yitirmiştir.
İnanınız, bu dindar kimlik ile milletimizi yeniden tanıştırmamız, bir manada “Atatürk dinsizdir” diyerek aslında emperyalizmin karşısında dimdik duran lideri unutturmaya çalışanlara da set olacaktır…” (Hoş geldin Atatürk/Prof. Dr. Haydar Baş/ sayfa 24-25)
Halkımız gerçek Atatürk ile buluşmanın heyecanını yaşamakla, Ona okuduğu Fatihalar, Kuran hatimleri ve mevlitlerle bir yandan özür dilemenin bir yandan da vefa borcunu ödemenin yolunu bulmuş oldular. Yol gösteren sağ olsun. Bu yolda açılan çığır kutlu olsun. Başta Atatürk ve anası Molla Zübeyde olmak üzere bütün şehitlerimizin ruhu şad olsun.
Uğur Kepekçi
İcmal Dergisi / Aralık 2018