30 Ağustos Zafer Bayramı’nı millet olarak coşkuyla kutlamanın gururunu yaşıyoruz. Kazanılan zaferlerin gayesinin anlaşılması, korunabilmesi ve ileri ufuklara ulaşılmasında gaye edinilebilmesi konusunda Gazi Mustafa Kemal Atatürk‘ün çok önemli bir uyarısı mevcuttur;
“Hiçbir zafer gaye değildir. Zafer, ancak kendisinden daha büyük olan gayeyi elde etmek için gerekir en belli başlı vasıtadır. Gaye, fikirdir. Zafer, bir fikrin istihsaline (elde edilmesine) hizmeti nispetinde kıymet (değer) ifade eder. Bir fikrin istihsaline dayanmayan bir zafer pâyidar olamaz (yaşayamaz). O, boş bir gayrettir. Her büyük meydan muharebesinden, her büyük zaferin kazanılmasından sonra yeni bir âlem (dünya) doğmalıdır, doğar. Yoksa başlı başına bir zafer, boşa gitmiş bir gayret olur.” (Mustafa Kemal Atatürk/Ankara, 16 Eylül 1921)
Malazgirt Meydan Muharebesinde Sultan Alp Arslan ile Bizans İmparatoru Romen Diyojen arasında geçen büyük savaş sonucu Türklere Anadolu’nun kapıları açılmış oldu. Malazgirt Meydan Muharebesi 26 Ağustos 1071 tarihinde Türk milletinin zaferi ile sonuçlandı.
Daha sonra da 19 Mayıs 1919 da başlayan Türk milletin yeniden kurtuluş mücadelesinin, 23 Ağustos ve 12 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan Sakarya Meydan Muharebesiyle savunmadan taarruza kalkışı ile hızlanmış, yine Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün başkumandanlığında 26 Ağustos 1922’de düşmana saldırılışı gerçekleşmiştir.
Kazanılan zaferlerde rol alan askerinden komutanına, her ferdin emeklerini başımıza taç edip onlara olan minnet borcumuzu asla inkâr etmemeliyiz.
Şunu özellikle belirtmek lazımdır ki; eğer Gazi Mustafa Kemal Atatürk kurtuluş mücadelesini başlatmasa ve milletimize önderlik edip Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurmasa idi bugün geçmişteki zaferlerden bahsetme şansını kaybetmiş olacaktık. Bugün tarihimizdeki zaferlerle övünebiliyorsak bunu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına borçluyuz.
Ne acıdır ki dün denize dökülen Yunan’ın ve ihtilaf devletlerinin artığı zihniyetler Atatürk’ün tarihteki üstün başarılarını göz ardı etmekte ısrar etmektedirler. Hâlbuki Atatürk’ü anlamadan zaferleri anlamanın imkânsız olduğu noktadayız.
İster kabul edilsin ister kabul edilmesin, Yüce Allah bu milletin kurtuluşunda Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü vesile kılmıştır. Allah onu seçkin kulları arasına katmıştır. Onun başarılarında en büyük etken soyunun Ehl-i Beyt‘e dayanmasıdır. Onun üzerinde İmam Ali‘nin(a.s.) himmeti, nefesi ve duası vardır.
Milletimizin bir an önce Yunan ve İngiliz artığı düşüncelerin etkisinden kurtulup gerçek Atatürk’le tanışması lazımdır. Prof. Dr. Haydar Baş‘ın “Hoş geldin Atatürk” eserinde yazdığı Atatürk’le tanışınca gerçekleri daha iyi anlayacak; zaferleri ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kıymetini daha iyi bileceğimize inancımız tamdır. Atamızın ve silah arkadaşlarının ruhu şad olsun.