Atatürk’ün din istismarcılarına karşı mücadelesini kaleme aldığımız küçük çaplı analizimizi Yeni Mesaj Gazetesindeki köşemizden 5 günlük seri halinde yayınladık. Atatürk sevdalısı değerli okurlarımızdan çok olumlu dönüşler aldık. Bu analizimiz dinli, dinsiz Atatürk düşmanlarını çileden çıkartmış. Bu da normal bir durum çünkü büyüklerin dediği gibi “orman çakalsız olmaz.”
Atatürk’e minnet borcumuzun olduğunu bilen biri olarak yazılarımıza biraz daha devam edelim ki düşmana korku dostlara sevgi olmaya devam etsin Atatürk’ümüz.
Bugün de Atatürk’ün milli mücadeledeki destansı rolünü anlatmaya çalışalım:
Milli mücadelede halkın uyanışı ve organize oluşunda, milli şuurun gelişmesinde ve kurtuluş meşalesinin yakılmasında, Mustafa Kemal Atatürk’ün rolü asla inkâr edilemez. Onun destansı mücadelesini ve ortaya koyduğu inanılmaz kararlılığını anlamadan da Atatürk anlaşılamaz.
Bugüne kadar Atatürk hakkında ağzı olan herkes konuştu. Herkes kendi penceresinden gördüğü kadarıyla Onu anlamaya ve anlatmaya çalıştı. Öyle dönemlerden geçildi ki adını ve ilkelerini kanunla korumaya kadar götürüp işi abartanlar oldu. Çoğu kimseler de “kaş yapayım derken göz çıkarttı.” Onun sevgisini ve fikirlerini gönüllerde taç etmek dururken, sadece heykellerde, resimlerde, rozetlerde yaşatmaya kalkıştılar.
Bazılarının din fobisi depreştikçe de O’nu dinin karşısında duran biri gibi gösterdiler. Hâlbuki O dinin değil, dincilerin karşısındaydı. Atatürk, din maskesi altında bu vatana millete ihanet eden, İngiliz ve Yunan ajanlarıyla kol kola gönül gönüle hizmet eden, tekke ve zaviyeleri kendi menfaatine kullanan sahte dindarların, sahte mollaların, sahte dervişlerin, karşısındaydı.
Onun din istismarcıları için sarf ettiği sözlerini kullanarak işin aslına karşıymış gibi gösterdiler. Bazen anlamadan, bazen art niyet taşıyarak algı yöneterek bu işi yaptılar.
İşte size sadece bir örnek:
“Ey millet! İyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat medeniyet tarikatıdır.” (30.8.1925)
AKP iktidarıyla birlikte her yere kök salan sahte şeyhleri, sahte dervişleri sahte müritleri, sahte mensupları gördükçe bu sözün ne kadar da doğru olduğunu görüyoruz. Bugün sahtelerini görmeye başladığımız bu dönem ile o dönemi karşılaştırma imkânı bulanlar görecek ki milli mücadele karşısında duran, işgalcilerle işbirlikçi olan hainlerin bunların arasından çıktığını görürsünüz.
Mustafa Kemal Atatürk, bu beyanlarıyla gerçek din âlimleri ile gerçek din istismarcılarını, dini siyasete alet eden dincileri ayırmaktadır.
Yine şöyle der: “Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz… Görürsünüz ki; milleti mahveden, esir eden fenalıklar hep din kisvesi altında küfür ve melanetten gelmiştir. Onlar her türlü hareketi dinle karıştırırlar. Hâlbuki elhamdülillah hepimiz Müslümanız, hepimiz dindarız.”
Atatürk’e iftira atan hainler Onun kendi ifadesiyle “Elhamdülillah hepimiz Müslümanız” diyen birine dinsiz demenin İslam’da karşılığını dahi bilemeliler.
Dinin bu konudaki hükmü açıktır: “Herhangi bir kimse, din kardeşine ‘Ey kâfir!’ derse, bu tekfir sebebiyle ikisinden biri muhakkak küfre döner. Eğer o kimse dediği gibi ise ne ala. Aksi takdirde sözü kendi aleyhine döner.” (Müslim, 1/319)
Atatürk’e bilerek ya da bilmeyerek her ne sebeple karşı olanlar milli mücadeleye karşı olanlardır. Atatürk’e düşmanlık ederken bazıları bunu ihanetinden bazıları gafletinden bazıları cehaletinden yaparak büyük bir kötülüğe sebep olmaktadır. Prof. Dr. Haydar Baş’ın şu sözüyle ikazımızı yapalım: “Atatürk vatandır, Atatürk bayraktır, Atatürk birleştirici harçtır.”