İddia ediyorum ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü bugüne kadar en iyi anlayan ve anlatan Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı rahmetli Prof. Dr. Haydar Baş olmuştur.
Kurtuluş savaşının ardından kurulan tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devletine saldırmaya gücü yetmeyen hain ve münafıklar, kurtarıcı ve kurucu değer olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü hedef almışlar. Bugün Atatürk’e dil uzatanlar dün milli mücadeleye karşı olup Atatürk’e savaş açan hainlerin soyu ve uzantılarıdır. Şalvarlısı şalvarsızı, cübbelisi cübbesizi, nurcusu hepsi aynı topun kumaşı ve aynı emellere hizmet eden dedelerinin hocalarının devamıdır.
Hedef Atatürk gibi gösterilse de örtülü olarak savaş açtıkları vatandır, bayraktır, tam bağımsızlıktır, milletimizin birliğidir.
Bu tehlikeyi gören Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız Hoş geldin Atatürk eserinin yanında kadrosu ile ülkeyi baştan ayağa gezerek verilen Atatürk Vatandır sempozyumlarıyla milletimizi ayıktırmaya çalışmıştır.
Prof. Dr. Haydar Baş milletimizin zihnine “Atatürk vatandır, Atatürk bayraktır, Atatürk tam bağımsızlıktır, Atatürk birleştirici harçtır” inancını yerleştirmiştir.
10 Ocak 2013 tarihinde Yeni Mesaj Gazetesinde yazdığı makalede Atatürk’ü her fırsatta kullanmaya çalışanlara güzel bir ders vererek gerçek manada Atatürk’e sahip çıkmıştır. Yazısından birkaç satır aktarmaya çalışalım:
“Güzel Anadolu’nun her karışında bir maneviyat büyüğü, bir kahraman yatıyor. Yapmak istediğimiz 1990’lı yıllarda ortaya koyduğumuz “dini bütünlüğümüz, milli bütünlüğümüzdür” görüşümüzü bugün de hayata geçirmektir. Türk milleti, Mustafa Kemal’in riyasetinde gerçekleştirdiği bağımsızlık mücadelesini bu iki değeri birleştirerek kazanmıştı. “Vatan işgaline karşı mücadele, kaynakların talanına dur diyebilmek, bağımsızlığın korunması, namusumuza ve inancımıza karşı yapılacak müdafaa ancak dini ve milli bütünlük ile korunabilir” diyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti devleti de aynı fikriyat ile kurulmuştur. Bu hakikati gören Atatürk, Türkiye ismini dahi 3 gün kaldığı Nevşehir’de, Hacı Bektaş’ın vekillerinden Cemaleddin Çelebi Dede ile beraber almıştır. Kurtuluş Savaşının kazanılmasında etkili olan o Kuvayı Milliye ruhu, azmini, yedi düvelle mücadele edebilme cesaretini manevi büyüklerin desteğinde bulmuştur.
Atatürk, ağzı dualı büyükleri cephenin her sathında hissettirmiştir. Hal böyle iken, Gazi’nin hakkında, arkasından itikadı ve dine bakışı konusunda yanlı ve yanlış bilgiler Türk milletine pompalanmıştır. Bilinçli olarak oynanan bu senaryo, Türk milletinin Ata’sına olan sevgi ve bağlılığını kullanarak, toplumu istenilen noktaya taşımak için bir yol olarak seçilmiştir.
Atatürk’ün arkasından gelişen Cumhuriyet tarihi, “laiklik kisvesi arkasından dindar ile mücadele” ile geçmiştir. Bu süreçte baskılara ve yanlışlara direnemeyerek, dini ve milli duygularını muhafaza edemeyenler, maalesef Atatürk ile dindar kesimin arasının açılmasına sebeptir.
Gelinen noktada, “inancını yaşayan Müslüman Türk milleti hakkında, Atatürk’ten konuşamaz, ona saygı duyamaz, ona sahip çıkamaz” şeklindeki yanlış görüş değişmez bir kural halinde kabul edilmiştir…” (Prof. Dr. Haydar Baş/ 10.Ocak.2013/Yeni Mesaj)
Bu algıda payı olanların masum niyetler taşımadığını açıkça söyleyebiliriz. Ancak Atatürk sonrasında yaşanan yanlış uygulamalar Ona mal edilemez. Yapılacak iş bellidir. Atatürk’ün gerek manevi dünyası gerek fikri düşüncelerini doğru tahlil ederek; hedef ve gayelerini kendimize düstur edip kuruluş felsefesine dönmek, ileri hedeflere doğru milletçe yol almaktır.