Atatürk’ün din istismarcılarıyla mücadelesi – 4

“Menemen isyanının elebaşı Şeyh Muhammed Esat Erbili’nin dedesi Şeyh Hidayetullah da Şeyh Halid-i Bağdadi’nin halifelerindendi.”

Musul meselesinin halledilmesine çalışıldığı bir dönemde Kürt aşiretler, İngilizlerin desteği ile Nakşi şeyhi Sait önderliğinde ayaklanırlar.

13 Şubat 1925 tarihinde 350 atlı ilçe merkezine doğru yola koyulan isyancılar, Diyarbakır’a saldırırlar. Nisan’ın ikinci haftasından itibaren Türk ordusu duruma hâkim olur.

“Din elden gidiyor” denilerek isyana girişenler, ayaklanmaya dahil olmayan Kürt aşiretlerine, “melun” veya “Türk” denmesi; Şeyh Sait’e ait belgelerin üzerinde “Kürdistan reisi” veya “hükûmeti” şeklinde imzalar bulunması, kullanılan silahların ve askeri malzemelerinin yabancı olması, olaylardaki İngiliz kışkırtmasına delildir. Neticede isyan bastırılır. 29 Haziran 1925’te 47 asi idam edilir.

Mustafa Kemal 1920 senesinde Hakimiyet-i Milliye gazetesinde uzun bir yazı kaleme alır ve özetle şöyle der:

“…İstanbul’u, Müslümanları müşterek ve hür bir beldesi, hilafetin ve İslam bağımsızlığının bir bayrağı elde etmek istediler.

Türkleri İslam’ın bağımsızlığı için son dövüşen, yeni düşünceli ve İngilizlerin melanetini öğrenmiş bir millet diye imha etmek istiyorlar.

Fakat bunun Müslüman dünyasına fena tesiri olacağını bildiklerinden, bunu güya, İslamiyet’i müdafaa eder gibi görünerek yapmak istiyorlar.

Bunun için bir defa halifeyi ellerine almak, onu milletinden ayırmak vasıtalarını bulmak lazımdı.

İstanbul’u Anadolu’dan ayırdıktan sonra, Anadolu’yu da birbirine katmak için kendi fikirlerinde bir kabine getirdiler.

(…) Halifemizi ellerine aldıktan sonra memleketimizdeki Müslümanların silahlarını tamamen ellerinden alacaklar, ticaret ve iktisadî işlerde Müslümanlara baskı yapıp malum vasıtalarıyla Müslümanları fakir ve aciz bir hale koyacaklar…

“…Milletin ve İslam’ın namus ve haysiyeti ile hayat hakkı için haykıran Türkiye Müslümanlarını böylece yok edebilirse, Hindistan’a dönüp diyecek ki: ‘İşte halife elimizde bağımsızlık davasında olan bu Türkiyeliler birbirlerini parçaladılar. Barış ve sükûn tesisi için İngiltere gelip bu memleketi işgal etmeye mecbur oldu. İslam için bağımsızlık bitmiştir ve İslam İngiltere’nin boyunduruğu altına girmiştir.”

Söyler misiniz, her satırında İslam’ın savunucusu olan bu asker, nasıl dinsiz olabilir?

15 yıl yanından ayırmadığı Hafız Yaşar Okur Hoca, “Atatürk’le On Beş Yıl: Dinî Hatıralar” isimli küçük bir kitapçık kaleme almıştır.

Başlangıç kısmında şunu yazar:

“Öteden beri Atatürk’ün dine karşı güya kayıtsız kaldığını iddia eden birtakım bedbahtlar hem bu eşsiz kahramanın hem de asil Türk milletinin mukaddes inançlarına saygısızlık göstermişlerdir. 15 yıl yanlarında bulunmamın bana verdiği hak ve salahiyetle diyebilirim ki; Atatürk dine karşı hiçbir zaman kayıtsız kalmamış, yalnız dini istismar edenlere cephe almıştır.” (Prof. Dr. Haydar Baş /Hoş geldin Atatürk sayfa 547-554)

(Devam edecek)

Önerilen Makale

Atatürk ve Mevlit Kandili Hutbesi -3-

Geçtiğimiz günlerde Peygamberimizin doğumu münasebetiyle Mevlit Kandilini ihya ettik. Bu vesileyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün …