Rivayet olunduğuna göre Peygamberimiz (s.a.a.) arada bir Medine pazarına giderek orada alışverişle uğraşan ashabını denetlediği söylenir.
Bir gün buğday ticaretiyle uğraşan birinin yanına geldiğinde elini buğday çuvalının içine doğru daldırınca elinin ıslak olduğunu görür. Buğday satan ashabına “neden buğdayın alt kısmı ıslak” diye sorunca o da yağmurla ıslandığını söyler. Peygamberimiz buğday satan adama “öyleyse ıslak olan kısmını görünecek şekilde koyması gerektiğini” söyler ve arkasından meşhur hadisini dile getirir:
“Bizi aldatan bizden değildir.”
Âlemlere rahmet olarak ve güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilen Peygamberimiz (s.a.a.) bu hadisi ile aldatan kimseleri çok ciddi bir şekilde uyarmıştır. Burada, aldatanların Peygamberimize ümmet olabilme çizgisinden çıkacağı haber verilmiştir.
Fertten topluma yansıyan, insanın yaşama zevkini elinden alan, aldatma hastalığı; güven ortamını yok etmiştir.
İşin en üzücü tarafı alışverişle uğraşan gerek alıcı gerek satıcı aldatmanın bir parçası olmaktan rahatsızlık dahi duymamaktadır.
Sanki aldatmak, yalan söylemek, hayatın normal bir parçası olarak algılanmaktadır.
Özellikle gıda sektöründe, sebze ve hurma pazarlarında aldatılmadan alışveriş yapmak zor belki de imkânsız hale gelmiştir. Bırakın normal yerlerde yapılanları, kutsal topraklarda dahi kutuların çuvalların altına üstüne ve görünen yerlerine malın güzel olanı dizilmekte, görünmeyen kısımlarına da defolu bozuk mallar dizilmektedir.
Diğer mamullerde de sahtecilik almış başını gitmiştir. Gerçeğine daha çok benzeyen mamuller gerçek diye satışa sunulmaktadır. Bu ticaretle uğraşanlar bile rahatlıkla yalan söyleyerek sattıklarının gerçek olduğunu söylemekte hatta yalan yere yemin bile etmektedirler.
Allah ve Resulünün ortaya koyduğu hükümlerin evrenselliğini unutan insanlar, zamanın şartlarına ayak uydurmayı, profesyonel yalancılığı marifet saymaktadırlar.
Şu hadisi şerif insanlığın ne konuma geldiğini ne de güzel izah etmektedir:
“Şüphesiz ki sözde ve işte doğruluk hayra ve üstün iyiliğe yöneltir. İyilik de Cennet’e iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında Sıddık (doğrucu) diye kaydedilir. Yalancılık yoldan çıkmaya (fücur) sürükler. Fücur da Cehenneme götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında çok yalancı (kezzap) diye yazılır.” (Buhâri, Edeb 69; Müslim, Birr 103-105.)