BTP Gençlik Kampı analizi -13-

Değerli dostlarım! Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın İman ve İnsan tezinin anlaşılması insanın dünya ve ahiret saadetini elde edebilmesi için çok önemli bir fırsattır. Makale-Analiz boyutunda ele almaya çalıştığımız temel konuların özeti şeklinde değerlendirilmelidir. Konunun ana hatlarıyla anlaşılması için yazı serimizin geçmişi ve geleceği ile okunması gerekir. Bu makalemizde de İman ve İnsan iman konusunu ele almaya devam ediyoruz.

KÂMİL İMANIN İKİ BOYUTU: AKIL VE KALP

Tevhide dayalı kâmil imanın akli boyutu vardır. Bu boyut, bütün ilimleri ve aklın sıhhatli tefekkürünün kuralların ihata eder. Aynı zamanda aklın sınırlarını da gösterir.

Ancak her teferruatın bir ana kaynağı vardır. İlimler, hadiselerin nasıllığını tespit etmeleri ve anlatmaları bakımından bir nevî teferruat mecmuudurlar. Fakat olayların niçinliğine inen, arka plandaki kudreti vurgulayan tevhit, bütün ilimlerin kaynağı durumundadır. Bu sebeple imanın akli boyutuna ilimlerin ilmi yahut ‘müsebbib’ul-esbâb” ilmi demek mümkündür. Bu akli boyutun, bütün olayların arka planında Allah olduğu hakikatini ifade eden tevhidin insanların seviyesine göre takdiminde yardıma olduğu aşikârdır. Lakin bu, tezin ferî rükünlerindendir.

Tevhide dayalı kamil imanın kalbi boyutu vardır. İmanda aslolan da budur. ‘İman kalp merkezli bir oluştur.’ Tevhidin kalbi boyutu, Hakkın Vahdaniyetini her türlü şirk ve nifak unsurlarından uzak olarak tasdik etmektir. Bu bir kalp inkılabıdır. Bir teslimiyet, bir yakîn ifadesidir. Kaynağı ise Hakk’ın nazargâhu olan kalptir.

İmanın nurlanmış akli boyutu, her türlü cehalet ve inkâr bahanelerini reddederken; aslolan kalbî boyut ise her türlü şirk, hurafe ve batıl inançları ayıklayarak insanı hür, diri ve güçlü kılar. Varlığın ve insanın yaratılış, bu imanın tasdiki ve kulluk olarak ikrarına yöneliktir.

VARLIK VE İNSAN

Allah bu sonsuz kâinatı ve onda mevcut olanları insan için yaratmıştır. İnsan yaratılmamış olsaydı bu âlemin hiçbir anlamı olmayacaktı. Dolayısıyla kâinatın değeri, kıymeti onu şereflendiren insandan gelmektedir. Alemde mevcut olan değerler, kıymetler, rütbeler ve mevkiler de sadece insan içindir. Nitekim Kuran-ı Kerim’de Cenab-ı Hak “Yerde ve gökte, canlı ve cansız ne varsa hepsini Allah, sizin emrinize vermiştir.” (Lokman / 20) buyurmaktadır.

Nasıl âlem, insan için yaratılmışsa ve evren, insana hizmet ettiği ölçüde mükemmelse, insan da kulluk için yaratılmış ve varlıklar içinden “Allah’ın halifesi’ sıfatına mazhar kılınarak seçilmiştir.” (Bakara / 30)

Dolayısıyla o da Rabbini bildiği ve O’na kul olduğu nispette mükemmeldir. Bu sebeple insanın insan olması, fıtratındaki imana erişip, oluşunu idrak etmesi ve Allah’a kul olmasıyla mümkün olur. İnsan olmanın şartı, Allah’a kul olmaktır. Allaha kul olamayan, şekil itibariyle insan görüntüsü taşısa da kendi fıtri varlığının aşağılarına düşmektedir.

Bu mânâda tezimizdeki iman unsuru, âlemdeki varoluş hikmetlerinin kendisinde ifade bulduğu, bütün müspetlerin toplandığı bir yüce mânâdır. Yoksa körü körüne bir saplanış ve şartlanış değildir.” (Dr. Haydar Baş / İman ve İnsan / Temmuz 1994 / sayfa 6-8)

(Devam edecek…)

Önerilen Makale

Muhammed-i Aşk sırrına erenlere selam olsun

Yine senin aşkınla coştum ya Resulallah Gece gündüz peşinden koştum ya Resulallah Damla idim göl …