BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, hayatımızda yeni ufuklar açan, Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın çizgisinden yürüyeceğini; niyetinin, hedeflerinin ve hayallerinin aynı istikamette devam edeceğini dile getirmekle; her attığı adımla güven vermeğe devam ediyor.
Türkiye’de siyaset yapmak, belki de dünyanın en zor bir işidir.
Tabir yerindeyse “ateşten gömlek giymek” kadar zor bir iş olduğunu söylesek abartmış olmayız.
Hele de Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız gibi hayalleri, umutları ve gayretleri yüce bir insanın çizgisini sürdürebilmek asla kolay değildir.
Genellikle büyük hedefleri olan bir liderin vefatı neticesinde oluşan boşluk, kolay dolmaz ve onun bıraktığı emanetler sahipsiz kalır.
Kıbrıs’ta Rauf Denktaş, Filistin’de Yaser Arafat, Türkiye’de Gazi Mustafa Kemal Atatürk, dünyadan göçtükten sonra onların bıraktığı emanetlere yeterince sahip çıkılamadı.
Gerek Kıbrıs gerek Filistin gerek Türkiye’nin hâli meydandadır.
Biraz daha örneklendirirken şunu peşinen söyleyelim ki; partilerin ve liderlerin siyasi fikirlerini beğenirsiniz, beğenmezsiniz biz bir realiteden bahsedeceğiz:
Gazi Mustafa Kemal Atatürk döneminde CHP, sonrası…
Süleyman Demirel döneminde AP, sonrası…
Turgut Özal döneminde ANAP, sonrası…
“Neden böyle bir akıbet devam ediyor?” dersek!
Sebebi; ülkemizde siyaset kurumunun yanlışlar üzerine kurgulandığını gösteriyor.
Bu konuda iki yanlış tespit edebiliriz:
Birinci yanlış: Liderlerin kendinden akıllı, kendinden önde kimseyi görmek istemeyip, tek adam olmak için gayret ortaya koymasıdır. Böylece kendinden sonra emaneti taşıyacak kimsenin yetişmesine engel olmakla, giderken hayallerini de birlikte götürmesidir.
İkinci yanlış: Hedefini, gayretini, gerçekleştirecek; kendinden sonra bu işi yürütebilecek ehliyet sahibi kimseleri yetiştirmekten, onları irşat etmekten acziyettir.
Bu değerlendirmeden sonra BTP hakkındaki gözlemimizi aktararak maksadımızı beyan edelim:
Prof. Dr. Haydar Baş’la başlayan, Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) hakkında öncelikle Hocamızın kendi tespitini aktaralım: “Türkiye’de siyasette iki parti vardır. Biri Bağımsız Türkiye Partisi, diğeri bizim dışımızda olanlardır”
Bu ifade içi boş bir ifade değildir…
Bir ülkenin geleceğini yüklenecek siyasi hareketin lideri, fikirleri, kadrosu başlı başına bir bütünlük ve gerçeklik arz etmelidir.
Prof. Dr. Haydar Baş; liderliği, fikirleri ve kadrosuyla sürekli göz dolmuştur. Bütünlük ve gerçekliğiyle, davasını gönüllerde iktidar etmek adına davranışlar sergilemiştir.
Prof. Dr. Haydar Baş, daha yola çıkarken “Benim davam gönüllerde Hakkı iktidar etmektir” sözü ile ne kadar büyük, o kadar da kutsal bir yola çıktığını beyan etmiştir.
Prof. Dr. Haydar Baş, sadece siyasette değil, sosyal hayatın her şubesinde; ticaretinde, ibadetinde, aldığı her nefeste, davasına hizmet etmiştir. Bu kararlılık ve bu niyetle bir ömür geçirmiştir.
BTP’nin diğer siyasi hareketlerden farkını anlamak için tezler hazırlanmalı, akademiler kurulmalı; tarihçiler, ilim adamları, akademisyenler, sosyal bilimciler başlı başına çalışmalar ortaya koymalıdır. Ki maksat hasıl ola!
Elbette yazdığı on binlerce sayfalık eserleri okumaktan çekinenlerden, Prof. Dr. Haydar Baş’ın bilgeliğini ve yüceliğini, bir anda anlamasını beklemek zordur…
Zaman geçtikçe gerçekler daha netleşecektir…
Prof. Dr. Haydar Baş, diğer siyasi oluşların düştüğü yanlışa düşmemiş, fikirlerini ve hayallerini sonraki kuşaklara devredecek samimiyette, ehliyette, kadrosunu oluşturmuş, liderini de en mükemmel şekilde donatarak; “Oğlum Hüseyin Baş benim sağ kolumdur” ifadesiyle bayrağı sahibine teslim etmiştir…
Fikir, lider ve kadro bütünlüğü oylara yansıyarak bütün delegelerin oylarıyla Hüseyin Baş Genel Başkan olmuştur.
Gördük ve bütün cihan bilsin ki; Prof. Dr. Haydar Baş’ın bayrağı hayal ettiği yerlere götürülecektir.
Oğuz Kaan’ın “Gök kubbe çadırımız, güneş bayrağımızdır” hayalini Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra devralan, çağın bilgesi Prof. Dr. Haydar Baş’ın emaneti, Hüseyin Baş ve kadrosuyla emin ellerdedir…
Uğur Kepekçi