Çanakkale Destanı

Çanakkale zaferinin 107. yıldönümünde aziz şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Onlar bizlere yaşanacak bağımsız bir vatan toprağı bırakarak vazifelerini yaptılar. En kıymetli varlıkları olan canlarını feda ederek bizlere yaşanacak yurtlar bıraktılar. Şimdi bize düşen; önce onların yaptıklarını anlamaya çalışmak, sonra gereğini yerine getirmektir. Aksi takdirde şehitlerimize karşı vefasızlık etmiş oluruz.

Gerek kendimizi gerek gelecek nesilleri “Çanakkale ruhunu” idrak edebilecek bir yapıya kavuşturmalıyız. Vatanımızın gerçek sahipleri olan şehitlerimizin ruhlarını incitmemek, kemiklerini sızlatmamak için “Bu vatan bizimdir, bizim kalacak” fikriyatını hayatımıza rehber etmeye çalışmalıyız.

Son yıllarda yıpratılan gençlik başta olmak üzere millet olarak milli ve dini değerlerimizdeki yozlaşma neticesinde kaybolmaya yüz tutan Çanakkale ruhu mutlaka diriltilmedir.

Dün vatan için bağımsızlık için toplumun her kesiminin yürekleri birlikte atarken bugün toplumdaki ayrılıkların neticesine o ruhtan bahsetmek zordur.

Dün topraklarımız üzerinde bizlere karşı savaşanlar, bugün farklı metotlarla “Çanakkale’yi geçilmez” kılan ruhu yok etmeye çalışmaktadırlar.

Düşmanlarımızın bu oyununu sezemeyip onlarla müttefik olanlar; Ülkemizin olası bir işgal ile karşılaştığında, milletimizin direncini yok etmek isteyenlerin amaçlarına hizmet ettiklerini bilmelerini isteriz.

Direnci kırılmış, umutları yıkılmış, bölünmüş ve paramparça olmuş bir milletin iç ve dış düşmanlara karşı ayakta durabilmesi, tarihini ve kültürünü koruyabilmesi asla ve asla mümkün değildir. Dün Çanakkale’yi geçmek isteyenlerin niyetleri ne ise bugün de değişmemiştir. Ortaya koydukları her tavırla bunu ispat etmektedirler.

Değişen ya da değiştirilmeye çalışılan biziz! Vatanıma, namusuma göz dikip, ecdadımızı kendi topraklarımızda şehit edenler; bugün karış karış vatan topraklarını paralarıyla satın almışlar, nice önemli kurum ve tesislerin sahibi olmuş durumdadırlar.

Dünyanın hemen her yerinden sözüm ona mülteci akımlarıyla vatan topraklarımız yolgeçen hanına dönüşmüş, milli benliğimiz çok büyük yaralar almış vaziyettedir.

Hâlbuki bir millet için milli benliği korumak esastır. Bir devletin ya da bir milletin tarih sahnesinde kalabilmesi, dost ve düşmanları karşısında ortaya koyacağı tavırla alakalıdır.

Milli benliğin korunması ve geliştirilmesi hakkında Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk’taki ifadesi çok manidardır; “Efendiler! Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun en önce ve her şeyden önce Türkiye’nin bağımsızlığına, kendi benliğine, millî geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir. Dünyanın milletlerarası durumuna göre, böyle bir savaşın gerektirdiği ruhî unsurlar ile donanmış olmayan fertlere ve bu mahiyette fertlerden oluşan toplumlara hayat ve bağımsızlık yoktur.” (TBMM 1 Mart 1922)

Çanakkale zaferinin 107. yıldönümünde yapılacak en önemli iş Çanakkale zaferindeki milli dayanışma ruhunu yeniden yeşertmek olmalıdır. Bu sebeple başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün şehit ve gazilerimizi rahmetle anıyoruz.

 

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …