Teknoloji çağında yaşadığımız için dünyadaki ekonomik, sosyal ve siyasal değişim ve gelişimin dışında kalmak asla mümkün değildir.
İnternetle elde edilen iletişimi; faydasıyla, zararıyla elbette bizler de yaşayacağız toplum olarak. Yolların, köprülerin, sanayinin gelişmesi, yeni enerji kaynakları, yeni tasarımlar; yeni buluşlar…
Madem iletişim ve gelişim çağının inanılmaz süratte devam eden sihirli dünyası içindeyiz. Bu durumu lehimize çevirmekten başka hiçbir çaremiz yoktur.
Acayip bir zaman sürecini yaşamaktayız. İletişim ve gelişim çağı insanlığın pek de hayrına bir yolda gitmiyor, maalesef.
Kıyamet alametleri zuhur etmekte, yoksulluk, ahlaksızlık, işgaller; hadisi şerifte bahsi geçen insanların amaçsız yere birbirini öldürdüğü günleri yaşıyoruz. “İnsanlar öyle günler görecek ki, katil niçin öldürdüğünü, maktul de niçin öldürüldüğünü bilemeyecek.” “Bu nasıl olur?” diye soruldu. Şu cevabı verdi: “Herçtir! Öldüren de ölen de ateştedir.” (Müslim, Fiten 56)
Bu yolun sonu, çıkmaz sokaktan da beter, yokluğa gitmektedir. İnsanlık bu gidişe dur diyebilmek ve dünyanın yanlış gidişinin rotasını değiştirmek zorundadır.
Toplumların çaresinin bittiği, insanlığın öldük dediği zaman dilimlerinde; yüce Allah, yine insanların arasından kurtarıcılar göndermiştir. Bu çağda, kurtarıcı formülleriyle donatılan ve insanlık için umut olan bir insan gönderilmiştir. Bu kişi, kendi milletimizin içinden biri olan Prof. Dr. Haydar Baş’tır.
Yukarıda paylaştığımız bilgileri birkaç cümle ile özetlersek: İnsanlık mutsuz, işsiz, açlıkla, yoklukla boğuşan; yeraltı yer üstü servetleri tarumar olmuş, vatanı namusu hiçe sayılmış; milli ve dini bütün değerleri önemsiz hale düşürülmüş bir vaziyettedir. Tek cümleyle özetlemeye çalışırsak: İnsanlık ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlarla yok olmak yolunda süratle yol almaktadır.
Topluma ekonomik, sosyal ve siyasal çözümler sunabilen, Hazreti Mevlana’nın “Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım”. Dediği gibi çareler sunan, birilerine sarılmak; ona canımız gibi, kurtarıcımız gibi sahip çıkmaktan başka çare kalmamıştır. Şu yaşlanmış, pörsümüş, çürümüş dünyaya yeni bir nefes, yeni bir can hükmünde olan “Milli Ekonomi Modeli” “Sosyal Devlet Milli Devlet” gibi projeler, Prof. Dr. Haydar Baş tarafından dünyaya ilan edilmiştir. Uluslararası kongrelerde dünyanın ilim ve fikir adamlarının tastik ettiği; dünya nüfusunun 4,5 milyarını teşkil eden başta Rusya ve BRICS ülkeleri olmak üzere bu modele can simidi gibi sarılmış, kısım kısım uygulama sahasına koyarak sorunlardan kurtulmaya başlamıştır.
Sorun milletimizde kalmış, hala kör bir idraksizlik içinde saçma bir inat ve partizanlıkla modele sırtını dönmüştür. Acı da olsa şu tespiti yapmak zorundayız: Prof. Dr. Haydar Baş’ın “Ben bu modeli kendi milletim için yazdım” dediği halde onu görmezlikten gelmek; bile bile açlığı, yokluğu, yoksulluğu, gelişimi, kurtuluşu terk edip; ölümü tercih etmektir.
Bırakalım bu inadı. “Kıyamet fitnesinden”, “herçten” kurtulup; Salih amellere sarılmanın yolu da Prof. Dr. Haydar Baş’tan, “Milli Ekonomi Modelinden” ve “Sosyal Devlet Milli Devlet” projelerinden geçmektedir.
Uğur Kepekçi
5 TEMMUZ 2019