Türk halkı yeniden sandığa gitti. Sandığa gidenler, rejim değişikliğini gerektirecek bir karar vererek çok az bir farkla anayasa değişikliğine evet dedi. İtirazlar devam etse de oluşan iktidar gücü sayesinde elde edilen bu başarıdan, iktidar sahiplerinin vaz geçme diye bir gündemleri yoktur. Seçimlere hile karıştı, karışmadı tartışmaları devam edecek; belki de senelerce bu tartışmalar bitmeyecek.
Gönül isterdi ki bu tartışmalara meydan verilmeseydi. Yapılan açıklamalar, hukuktan anlayanlardan duyulan ifadeler; insanın aklında şüpheler bırakmıyor dersek yalan olur.
Peki, bundan sonra ne olacak diye insanlar biri birine soruyor. Bilen yok. Ne siyasiler, ne halk bundan sonra neler olacağını bilemiyor. Çünkü bu anayasa değişiklik paketi toplumun her kesiminde yeterince tartışılmadı. Yeterince anlaşılamadı.
Türkiye’de siyaset maalesef çok farklı işliyor. Halkımız bir siyasi lidere ölümüne sevdalanıyor. Takım tutar gibi parti tutuyor. Ne derse eyvallah diyor. Kendisine ya da topluma ne getirir, ne götürür bunu asla düşünmüyor. Ya da gündelik bir hayat felsefesi güderek günü kurtarmaya bakıyor. Yarınları asla hesap etmiyor. Bu siyaset anlayışından da milletimize bir hayır geleceğine şahsen ben inanmıyorum.
Bir dostumla sohbet ediyorum. “Ne olacak bundan sonra?” dedim. Dostum bana çok ilginç bir tespitte bulundu. “Şu andan sonra ne ben, ne de başkası ne olacağını bilemiyor. Bence toplumun hali şuna döndü. 60 yaşına kadar gözü çok iyi gören bir sağlıklı adam düşün. O adam evden sağlıklı çıkıyor. Bir anda gözünü kaybediyor. Şimdi bu adam ne evinin yolunu bilir. Ne nerede olduğunu bilir. Ne de nereye gideceğini bilir. Çünkü gören gözü kör oldu. Anayasa değişecek ama nasıl değişecek? Hangi madde hangi maddeye etki edecek? Bütün yetkiler bir elde toplanınca bu el ne yapacak? Barıştan yana mı savaştan yana mı olacak? Batıya mı yanaşacak? Doğuya mı yanaşacak? Toplumsal mutabakat arayarak topyekûn bir milleti kucaklayacak mı? Ayrışmalar daha şiddetli olup kavgalar artacak mı? Bunları tahmin etmek için daha çok erken. Dua ederek beklemekten başka çare de görünmüyor.”
Gerçekten de toplum bir anda bir boşluğa düşer gibi oldu. Referandum öncesi piyasada oluşan durgunluk referandumdan hemen sonra açılacak, piyasalar canlanacak beklentisine girenler karamsar bir hale büründü. Piyasalar gene durgun. Esnaf kan ağlıyor. İş de yok, aş da yok.
Hâlbuki biz milletimize Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın “Milli Ekonomi Modeli” hayata geçmediği takdirde, yapılacak her türlü çabanın boş bir hayal ürünü olacağını, ister rejim değiştirin, ister lider değiştirin; hiçbir çabanın milletimizin karnını doyurmayacağını söyledik ve söylemeye devam ediyoruz. Çare bellidir. İster çareye koşun, ister boş hayaller peşinde koşun; tercih sizin.
Uğur Kepekçi / 22 Nisan 2017